iskandinav mitolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
iskandinav mitolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Temmuz 2019 Cumartesi

İskandinav Runik Alfabesi #18: Tiwaz (Savaş)


Tiw soylu olana güven işaretidir

bulutlu gecelere yol gösterir
yanılmaz.


Tiwaz, İskandinav mitolojisinde savaş tanrısı Tyr’in isimlerinden biri olarak geçmektedir. Savaş tanrısı ile bağlantılı olan bu rün harfi hayatınızda bir “savaş”a hazır olmanız konusunda sizi uyarır. Sizin savaşçı yönünüz ile ilgilenir.


İskandinav anlatılarında Tyr/Tiwaz adalet, cesaret, onur ve kendinden daha yüksek bir gayeye kendini adamak ilkelerini içerir. Bir savaşçı olmak tam olarak disiplin ve kararlılık gerektirir. Dışarıdan gelen baskıya boyun eğmektense kendi hakikatlerimizi yaşamamız gerektiğini bize söyler.

Tiwaz rününü kendinizi güçlendirmek ya da cesaret gerektirecek bir konuda yardım istemek için kullanabilirsiniz. Anlatılanlara göre savaşçılar silahlarını kutsamak ve güçlendirmek için bu rünü kılıçlarının, baltalarının üzerine kazıyarak savaş tanrısından yardımda talep ederdi.


Tiwaz rününün isim babası olan Tyr'den kısaca bahsetmek gerekirse;

Odin'in oğlu, gökyüzü ve savaş tanrısıdır. Tanrıların en cesurudur. Haftanın ikinci günü olan Salı günü ismini Tyr'dan almıştır (Tirsdag). Cesareti ise kurt Fenrir'e göz kulak olmayı kabul etmesinden gelmektedir. Mitolojide “tek elli tanrı” olarak bilinen savaş ve adalet tanrısı Tyr hakkında daha fazla bilgi için "Onur ve Adaletin Tanrısı TYR" isimli yazımı okuyabilirsiniz!



İskandinav Runik Alfabesi #17: Sowilo (Güneş)


Güneş deniz yolcularına rehberlik eder
balıkların yunağı boyunca karşı sahile taşıyan
deniz aygırı onları karaya getirene dek.


Sowilo, güneş anlamına gelir ve Hagalaz, Naudiz ile İsa gibi olumsuz rünlerden hemen sonra gelen olumlu bir harftir. Runik alfabede kötüyü kova gücüne sahip olan önemli harflerden biridir. Sowilo, “Parlayan bir aydınlık” ve “buzun rakibi” gibi isimlerle anılmaktadır.


En büyük gök cismi olan güneş, pek çok kültür tarafından tanrısal olarak kabul edilmiştir. Her şeyin büyüyüp gelişmesini sağlayan yegâne güçtür. Güneş aynı zamanda ruhsal aydınlanma için de uygun bir semboldür. Kişisel gelişime rehberlik eden verimli, üretken gücü simgeler.

  • İskandinav mitolojisinde güneşin yaratılışı:

Odin ile erkek kardeşleri Vili ve Ve evreni yaratırken güneşi en tepeye koymuştur. Düzyazı Edda’da Snorri Sturluson güneşin yaratılışından şu şekilde bahsetmiştir:

Mundilfari adında bir adamın iki çocuğu vardı. Çocuklar o kadar güzel ve harikaydılar ki adam kızına Güneş, oğluna ise Ay adını verdi. Kızını büyüyünce Glener isimli bir adam ile evlendirdi. Ancak tanrılar bu durumdan hoşnut olmadı ve erkek kardeşi ile kızı babalarının ellerinden alıp göklere yerleştirdiler.


İskandinav Runik Alfabesi #16: Algiz (Geyik Ayağı Otu)

Geyik ayağı otu bataklıkta büyür
suda cilalanarak, vahşice yaralayarak;
kanlarını yakar, üzerine elini değdirecek olanın.



Algiz kelime anlamı olarak “geyik ayağı otu” olarak bilinen koruyucu işaret olarak yorumlanır. Bu rün harfi karşınıza çıktığında olası herhangi bir tehlikeden korunacağınızı söyler.


Hayatımızda pek çok engelle karşılaşırız ve bu engeller bize gerçek tehlikeleri gösterir. Fakat Algiz sizin görünmeyen güçler tarafından korunduğunuzu belirtir. Kötü huylu düşmanlar, doğal afetler, hastalık, şiddet ve diğer olumsuz tüm etkenlerin bu rünü taşıdığınız müddetçe size zarar vermeyeceğine inanılır.

Algiz, hem “geyik” ile hem de “ayak otu” denen sihirli bir bitki ile ilişkilidir:

  • Geyik anlamı

Bir geyiğin boynuzları ile Algiz rününün arasındaki benzerlik aynı zamanda ikisi arasındaki anlam bağını güçlendirir. Geyik ya da erkek geyik, eski İskandinav ve Germen toplulukları için iri bir hayvandı. Geyik aynı zamanda şamanların ve sihirbazların totem hayvanı olarak görülürdü. Hatta Odin’in ünvanlarından biri geyik anlamına gelen “Elgr”dir. Germen mitlerindeki eş değeri ise “Woden”dir ve Vahşi Avın Boynuzlu Lideri olarak anlamlandırılır.



  • Ayak otu anlamı

Eski zamanlarda bitkiler sihir yapma amacı ile kullanılıyordu. Eğer bir bitki fiziksel etki üretiyorsa, sihirli bir seviyede işlevsel olduğu kabul edilirdi. Bu düşünce bitkilerin güçlü varlıklar oldukları fikrini doğurmuştur. Havamal’da (Yüce Kişinin Sözleri) Odin, rünlerin etkisiyle öğrenmiş olduğu bir bitki sihrinden şöyle bahseder:

Eğer biri bana zarar verecek olursa
Bir ağaç köküne rün harfleri yazarak
Bunu dileyen adama keder vereceğim,
Felaket ile karşılaşacak, ben ile değil.



29 Mayıs 2019 Çarşamba

İskandinav Runik Alfabesi #15: Pertho (Oyun)


Oynamak, oyun ve kahkahadır
oturan yüce ruhlular arasında
mutluca beraber bal likörü içilen salonda.


Pertho, gerçek anlamı bulunamayan gizemli bir rün harfidir. Çoğu araştırmacılar bir çeşit “oyun oynamak” ile ilgili olduğu kanısında hem fikir olmuştur. Bu şekilde yorumlayacak olursak eğer Pertho oyun, eğlence, mutluluk ile ilgilidir.


Oyun oynamak, İskandinav ve Germen topluluklarının gözde faaliyetlerinden biriydi. Bal likörü içilen salon düzenli aralıklarla hikayeler anlatmak, şölen vermek ve eğlenmek için kullanılan bir sığınaktı. Masa oyunları ise özellikle kehanet ile ilgili yorum yapma ya da rün harflerinden fal bakma amacıyla oynanırdı. Rün harfleri kendini keşfedişin ve bir bilgi oyununun eğlenceli bir yöntemi olarak görülüyordu.


Pertho karşınıza ters bir şekilde çıkarsa eğer bu yaşamınızdaki mutlulukta bir tıkanıklığa gireceğinize yorumlanabilir. Böyle zamanlarda kendinize iyi vakit geçirtmeye öncelik tanımalısınız.



İskandinav Runik Alfabesi #13: Jera (Yıl)


Hasat zamanı mutluluk getirir
Toprak (tanrıça)
Bize parlak meyveler bahşettiğinde.


Kelime olarak “yıl” anlamına gelen Jera rünü tüm yıllık döngüden çok hasat zamanına yani tarlaların mahsül verdiği zamana değinir. Bu da dileklerinizi gerçekleştirmek için verimli bir zaman diliminde olduğunuz anlamına gelir.

Jera hagalaz, naudiz ve isa gibi üç sert anlama sahip rün harfinin arkasından gelir; soğuk ve zorlu geçen dönemin ardından bahar ve yaz ile gelen rahatlık duygusunu bize gösterir. Jera aslında “verimli mevsim” ya da “hasat zamanı” anlamına gelir. Hasat zamanı, sarf edilen çabaların doluluğa ulaştığı andır.

İskandinav inançlarında bereket ve cömertlik için tanrı Frey'e dua edilirdi. O ve kız kardeşi Freya bolluk dağıtan tanrı ve tanrıçadır. İsimleri “beyefendi” ve “hanımefendi” anlamına gelen Frey ve Freya, Vanir’in kral ve kraliçesi verimlilik tanrılarıdır. Keltler Dana ve Brigit’e, Yunanlar Demeter ve Persephone’a, İskandinavlar ise Frey ve Freya’ya bereket için dua ederdi.


Tanrı Frey toprak ile yakın ilişki içindedir. Genellikle büyükçe bir erkeklik organı taşıyor olarak tarif edilir. O, topraktan çıkan bereketin ve büyüyüşün simgesidir.


4 Nisan 2019 Perşembe

İskandinav Runik Alfabesi #10: Hagalaz (Dolu)


Dolu, taneciklerin en beyazı,
gökten aşağı döne döne iner,
rüzgar tarafından savrulur ve suya dönüşür.


Gökten yağan “dolu” anlamına gelen Hagalaz hayatımızdaki aksayışlar ve gecikmelerin habercisi olacak bir rün harfidir. Planlarınızın birden ortaya çıkacak sıkıntılar ile aksayacağı zamanları imâ eder. Özellikle o an yapmaya hazır olduğunuz planlarınızı etkiler.


Dolu, fiziksel anlamda İskandinav toplumlarının belasıdır. Köylülerin, çiftçilerin ve savaşçıların günlük hayatında, gökten düşen bu beyaz dolu taneleri bir tehlike unsuru olmuştur. Dolunun hasatı çürütecek veya denize giden bir yolculuğu engelleyecek gücü vardı.

Eski rünik şiirde (yazının girişindeki) de okuduğunuz gibi son satırında dolunun en sonunda suya dönüştüğü yazmaktadır. Sözel olarak doğru bir anlatımdır fakat anlamı daha derindir. Dolu, hayat veren güneşin doğuşu ile beraber suya dönüşür ve suyun kendisi yaşamın verimliliğinin en önemli unsurudur.


Yani, Hagalaz hayatınızda her ne kadar aksamalara sebep olursa olsun bize şansın ve şansızlığın döngüsel doğasını anlatır. Yaşadığınız yıkıcı bir olayın daha sonra nasıl bir şans kaynağı olabileceğini bize açıklar.

1 Nisan 2019 Pazartesi

İskandinav Runik Alfabesi #9: Wunjo (Sevinç)


Sevinç, hiç üzüntü bilmeyenlere gelir
kazanç ve bollukla kutsanmış olanlara
güçlü bir topluluğun üyelerine.


Wunjo rün harfi neşe ve hazzın saf halini temsil eder. Kelime anlamı “sevinç” olarak geçmektedir. Wunjo hem sade, davetsiz gelen mutluluk anı hem de yerine getirmeye çabaladığınız bir şeyin sonucuna ulaştığınızdaki doygunluk hissini yaşatır.


İskandinav toplumlarında özellikle “neşe” kavramı toplulukla anlam kazanır. Bir atasözünde denildiği gibi “paylaşılan haz; çifte katlanmış hazdır.” (Kadim Vikin İrfanı, P.R. Mountfort)

Wunjo, hayatınızdaki mutluluğun simgesidir. Bu rün sayesinde hayatınıza neşe getiren şeylerle olan ilişkiniz derinleşip daha da gelişerek olgunlaşır. Bu süreç kutsallığın ve bereketin hayatınıza geleceğinin işaretidir.



Wunjo aynı zamanda diğer rünlerle birlikte kullanılan bir “dilek rünü”dür. Genel anlamda mutluluğu çağırmak için kullanılır. Olmasını istediğiniz dilekleriniz için onunla (dileğinizle) ilgili bir nesnenin üzerine bu rünü kazıyabilirsiniz.

Sevinç rünü karşınıza ters geldiğinde hayatınızdaki neşe akışında bir tıkanıklığa gireceğinize yorumlanabilir. Tutumlarınızı değiştirin, olumlu düşünmenin aslında iyi şansı çağıracağını hatırlayın. Bu durumda en önemli şart karşılaşacağınız olumsuzluklara boyun eğmemektir.



İskandinav kültüründe neşenin toplulukla güçlendiğini belirtmiştik. Bu anlamda wunjo, “klan neşesi” olarak da tanımlanabilir. Yazının girişindeki şiire dikkat ederseniz neşeye yalnızlık içinde, insanlardan uzak kalarak sahip olunamayacağını anlayabilirsiniz. Mutluluğa “güçlü bir topluluk içinde” başkalarıyla beraber yaşayarak ulaşabilirsiniz.


Yazımızı hemen hemen her rüne harfine bir şarkı bestelemiş olan Wardruna grubu ile sonlandırıyoruz. Gelecek yazıda yeni bir rün harfi ve anlamıyla buluşmak üzere! 





14 Mart 2019 Perşembe

İskandinav Runik Alfabesi #8: Gebo (Armağan)


Bir armağan geri döner verene
büyüklük ve onur ile; yardımcı olur armağan
yüreklendirir hiçbir şeyi olmayanları.


Gebo rün harfi bir hediyeyi ya da ister mal için ister zaman, enerji, sevgi için bir takas eylemini temsil eder. Size cömertçe ve fazla bir beklentiniz olmadan vermeyi öğütler. Eğer hediyeyi verirken karşımızdaki kişinin bize borçlu kaldığını düşünürsek o zaman neyi hediye etmiş oluruz? Bu yüzden hediyenin en önemli özelliği boyutu veya değeri değil arkasındaki veriliş niyetidir.


Pagan inançlı Kuzey dünyasında önemli bir gelenek olan hediye verme eyleminin arkadaşlık ve topluluk bağlarını geliştireceğine inanılırdı. Onlara göre cömertlik sahip olunabilecek en asil erdemdir.

İskandinav toplumlarında yaşamış olan insanlar tanrılarına kurban sunmayı onların kendilerine armağan ettikleri hasatlar, olanaklara karşılık olacak birer armağan olarak benimsemişlerdir.


Aesir ve İskandinav inançlarına göre Vanir tanrı ve tanrıçaları insanlığa verdikleri armağanlar konusunda oldukça cömertlerdir. Doğadaki ve yaşamın içindeki tüm bereket onların diyarlarından akmaktadır. Odin ve erkek kardeşleri Vili ve Ve insanlığa nefes, kan ve duyuları armağan etmiştir. Odin’in kendisi insanlığa rünleri armağan ederken çok büyük fedakârlıklarda bulunmuştur. (Odin’in Runik alfabesi keşfi hakkındaki yazımı buradan okuyabilirsiniz.)

Gebo, erkek ve kadın arasındaki cinsel enerjilerin değiş tokuşuna derinden bağlıdır ve bu nedenle kutsal evlilik yeminlerini ve cinsel ilişkinin kuvveti ile ilgili büyüleri derinden yönetir. 


Ayrıca Gebo, ters çevrilemeyen bir rün harfidir. Bu sebeple olumsuz herhangi bir anlamı yoktur.


27 Şubat 2019 Çarşamba

İskandinav Runik Alfabesi #7: Kenaz (Meşale)


Meşaleyi alevinden tanırız
aydınlık ve ışık getirir
soylu nefsler nerede toplandı ise.


Kenaz (ᚲ) runik harfinin kelime anlamı “meşale” olarak geçmektedir. Çam meşalesi olarak bilinen bu rün nesnel anlamda bir odayı veya dış mekanı aydınlatmak için kullanılan bir araçtır. Işık / aydınlatış kavramlarını destekleyen bir semboldür. 


Kenaz rününün meşale anlamı zihni de simgeler. Bilgi açısından aydınlanmayı, doğruluk arayışını ve becerileri de tetikleyen semboldür. Ruhsal anlamda ise içimizdeki ruhun parlaklığını temsil eder. Eğer kenaz rününü üzerinizde taşıyorsanız size zarar verebilecek kötülüklere karşı bir adım öndesiniz demektir. Koruyucu bir ründür.

Yüce Kişinin Sözleri olarak Odin’in söylemlerinin geçtiği Havamal sagasında Odin’in kenaz rünü ile bağlantılı şu sözleri, meşalenin zihni aydınlatma anlamına değinmektedir:

Alevler bir kütükten diğerine sıçrar,
ateş ateşi alevlendirir;
bir insanın zekası sözlerinde gözükür,
aptallığı sessizliğinden belli olur.


Kişisel anlamında kenaz, arkadaşlık ve sevgi kavramları ile ilgilidir. Aşık olduğunuz kişiyi meşaleniz ile aydınlatmaya yorulabilir. Birliktelikten çok aradaki sevgi yoğunluğunu ifade eder. Meşalenin ateşi ne kadar yoğun ise ışık o kadar parlaktır.


Bu gibi anlamlara bakıldığı zaman kenaz rünü alfabedeki en olumlu anlama sahip harf olarak görülmektedir. Fakat bir şekilde kenaz rünü karşınıza ters olarak çıktığında; meşale ateşinin yok edici, ısırıcı yönü ile karşılaşabilirsiniz. Kendinizi bitkin ve mutsuz hissettiğinizde hayatınızı önceden aydınlatmakta kullandığınız meşalenin artık sizin için olumlu bir yönü kalmadığını anlayabilirsiniz. Bu yüzden başka bir aydınlatış kaynağı bulmalısınız. Belki de bulduğunuz yeni bir ışık hayatınıza aydınlığı geri getirecektir.

Bu yazımızı da Wardruna'nın kenaz rün isimli parçası ile bitirelim. (Kenaz, diğer adı Kauna'dır. Bu isim Proto-Germen anlatılarda geçmektedir.)


13 Şubat 2019 Çarşamba

İskandinav Runik Alfabesi #5: Ansuz (Odin)


Ağızdır sözün kaynağı 
bilgelere bilgelik ve danışmanlık getirir.
bilge olmayanlara umut, ilham ve bereket sağlar.

Ansuz, sembolleri anlamlandırırken karşımıza çıktığında söyleyecek bir “söz”ümüzün olduğunu belirtir. Kendimizi nasıl ifade ettiğimiz ve hayatımızın merkezindeki mesajlar ile ilgilidir. Söyleyecek çok şeyimiz olabilir; fakat öncesinde derin bir nefes alıp kendimizi toparlamamız gerekir. Çünkü Ansuz rünü sözden çok sözü nasıl söyleyeceğimiz ile ilgilidir. Söyleyeceklerimiz ağzımızdan bir kez çıkacağı için dikkatli konuşmalıyız.


Ansuz’u görselleştirmeye çalıştığımızda karşımıza Odin çıkmaktadır. Odin’in yüzü bize doğru dönüktür ve bilgelik gözü yanmaktadır. İki kuzgun omuzlarına türemiştir ve iki kurt ayaklarının dibinde oturmaktadır. Bu görselleştirmeyi ilk okuduğum anda aklıma Vikings dizisinin 2.sezon tanıtım fragmanı geldi. Eğer bloğumdaki eski yazılarıma göz attıysanız Vikings dizisi ile mitoloji tanrıları arasındaki benzetmelerle ilgili olanı görmüşsünüzdür. 2. Sezon tanıtım fragmanında Ragnar karakteri de bu şekilde görselleştirilmişti.


İskandinav yaratılış mitinde Odin, ilk insan Ask ve Embla’ya hayat nefesini üfleyerek varoluşun asıl kaynağını hediye etmiştir. Odin’in varlığı size ve çevrenizdekiler için bilgelik ve vahiy kaynaklarını işaret eder. Size düşen ise bu işaretlere dikkatlice odaklanmak ve fısıltılara kulak vermektir.

Ansuz rünü karşımıza ters geldiğinde karşılıklı iletişimlerimizde sıkıntılar yaşayacağımız anlamına gelir. Bu yüzden hayatınızda ne olursa olsun ayrıntılara dikkat edin ve konuştuğunuz kadar karşınızdakinin de sözlerine kulak verin. Odin’in size söyleyeceği şeyleri işitmek için ufkunuzu açın ve hür dikkat doğayı dinleyin...


6 Şubat 2019 Çarşamba

İskandinav Runik Alfabesi #4: Thurisaz (Dev)


Dev sebep olur kadınların hastalanışına
kötü şans kimseyi mutlu etmez


Thurisaz (  ) sembolü düz şekilde karşınıza çıktığı zaman hayat düzeninizde bir takım aksamaların meydana geleceğine veya size acı verecek sıkıntılı bir sürece girebileceğinize yorumlanabilir. Güvendiğiniz, tutunduğunuz dayanaklarda sarsıntılar yaratacak sıkıntılar ile ilgilidir.



Bu rün harfinin kelime olarak ilk anlamı “dev”dir. Daha sonra Hristiyanlaşarak “diken”e evrilmiştir. Dev anlamı İskandinav efsanelerinde devlerin sürekli sıkıntı çıkaran, huysuz yaratıklar olarak tasvir edilmesinden gelir. Bu anlamda Thurisaz harfine denk gelen bir kişi büyük zorluklar yaşayabilir, hatta kendini zulme uğramış hissedebilir.

Çoğu zaman Thurisaz evde ya da işte size karşı engelleyici kimseler olduğunu da ifade edebilir. Devler geleneksel anlamda karmaşa etkenleri yaratan, kötü huylu ve bilinçsiz güçlerdir. Dolayısıyla yaşayacağınız sıkıntılar da hak edilmemiş ya da adil olmayan türden olabilir. Eski zamanlarda bu rün harfi kurbanlarına kötü şans getirmesi için kara büyü olarak kullanılmaktaydı.



Thurisaz özellikle kadınlar için tehlikeli bir semboldür. Kadınların karşılaştıkları bazı sağlık sorunlarına işaret edebilir. Bir kadın olarak yaşadığımız adet düzenindeki aksamalara, cinsel hayatımızla ya da doğurganlıkla ilgili  sorunlara yorulabilir ve bu durumlar için tıbbi tedaviye başvurmak zorunda kalabiliriz.

Eski Futhark alfabenin üçüncü harfi olan Thurisaz rününün bir de “diken” anlamı vardır. Bu anlamı eski İngiliz rünik şiirine dayanmaktadır. Volsunga Sagası’nda Odin, bir uyku dikeni kullanarak Valkyrie Bryndhild’i bir çeşit sihir ile komaya sokmuştur. Bu hikaye orijinal “Uyuyan Güzel” mitini doğurmuştur. Bir bakire, çevresi dikenlerle sarılı bir şekilde uykuya dalmıştır taa ki bir kahraman gelip onu kurtarana dek. Bu anlamıyla da Thurisaz rününün kadınlar için ne kadar zararlı olabileceğini anlamış oluyoruz.


Unutmayın ki her rün okuyucusunda anlam kazanır, siz de rünik şiirleri okurken hissetikleriniz ve anlamlandırdıklarınızı göre yorumlayabilirsiniz.

23 Ocak 2019 Çarşamba

İskandinav Runik Alfabesi #3: Uruz (Dayanıklılık)


Yaban öküzünün büyük yüksek boynuzları
onlarla boynuzlar, acımasız savaşçı
yere vurur ayağını cesurca kırlarda.


Kehanet sırasında attığınız çubuklar içerisinde Uruz (  )sembolü karşınıza düz olarak çıkıyorsa bir meydan okuma ile karşılaşacağınız anlamına gelmektedir. Bu sembol sizi güçlü bir mücadele içerisine gireceğiniz konusunda uyarır. Aşılması zor bir meydan okuma ile karşılaşabilirsiniz fakat bu meydan okuma hayata karşı ne kadar sağlam durduğunuzu ölçmenize yardımcı olacaktır. Yani sizin için her ne kadar acı verici olsa da kişisel gelişiminiz için gerekli olacak bir meydan okuma ile karşılaşabilirsiniz. Bu yüzden karşınıza çıkacak olan zorluklara karşı güçlü bir tavır sergilemelisiniz.


Çubukları attığınız anda Uruz sembolünü ters bir şekilde görürseniz karşınıza çıkacak güçlükleri kabullenmekte zorluk yaşayacağınız anlamına gelir. Sizi hayat mücadelenizde acı bir yenilginin beklediğini söyleyebiliriz. Uruz sembolü aslında tam da hayatımızın içinde olan bir tılsımdır. Tüm yaşantımız boyunca başımıza gelecek olan şeyler bazen bizi çok zorlayacak bazen ise üstesinden geleceğiz.


Şimdiye kadar Uruz’un sadece “meydan okuma” anlamına değindim. Sembolün bir de “yaban öküzü” anlamı vardır. Bu anlam ise İskandinav yaradılış mitlerine dayanmaktadır. Uruz’un bu anlamı biraz da bir önceki yazım olan Fehu (sığır) arasındaki zıtlıkta gizli.

Sığır ve yaban öküzünün karşıtlığı birinin evcilleştirilmiş diğerinin ise evcilleştirilememiş olmasından kaynaklanır. Bu buz ile ateş arasındaki ilişkiye benzer. Fehu, yaradılış hikayelerinde geçen buzu yalayarak eriten ve böylece bir dev olan Buri'nin doğmasına sebep olan Audumla ile ilişkilendirilebilir. Dolayısıyla Fehu sıcak, doğurgan ve besleyici iken Uruz doğaya meydan okuyan bir güçtür.


Her ne kadar Uruz size tehlikeli bir sembolmüş gibi gözükse de yaban öküzü anlamı ile ilgili olan kehaneti onun önemli bir anlamına değinir. Eski İskandinav kültüründe yaban öküzü genç erkeklerin, kendi erkekliklerini kanıtlayabilmeleri için savaştıkları bir düşmandı. Öküzü deviren bir erkek gerçek bir erkek olarak kabul edilirdi. Bu gelenek ile Uruz’un yiğitlik anlamına geldiğini de söyleyebiliriz.



Biz asla düşmanlarımızın silahından kaçmayacağız; aksine onların silahlarına katlanacağız.
 – Hjalmar, Hervarar saga ok Heidreks.

29 Kasım 2016 Salı

Eski İskandinav Toplumlarının Kullanmış Olduğu Takvim ve Aylar

Daha önce İskandinav mitolojisindeki tanrıları ve tanrıçaları anlattığım yazımda onların isimleri ile bağlantılı olan “haftanın günleri”ni de belirtmiştim. Haftanın günlerini belirtip bir yıl içerisindeki ayların neler olduğunu belirtmezsem olmaz diye düşündüm. Bu yazımda eski Norsların kullanmış olduğu takvimden ve bu takvimin günümüzde hangi günler/aylar arasına denk geldiğinden bahsedeceğim.

Eski Nors takvimleri iki mevsimden oluşmaktaydı. Bunlardan biri Skammdegi yani kış, diğeri ise Nóttleysa yani yaz mevsimleridir. Her mevsim 6 aydan, her ay ise 30 günden oluşmaktadır. Takvime göre yaz aylarının isimleri “Harpa, Skerpla, Sólmánuðr, Heyannir, Tvímánuðr ve Haustmánuðr” kış aylarının simleri ise Gormánuðr, Ýlir, Mǫrsugr, Þorri, Góa ve Einmánuðr”dur.


Kış ayları:

 Gormánuður  (14 Ekim – 13 Kasım tarihleri arasını kapsar)
Yılın ilk kurbanı 14 Ekim’de kışın gelişini karşılamak ve güzel bir yıl geçirmek adına bereket tanrısı Freyr için adanmaktaydı. Bu günden sonra hasatlar iç mekanlara toplanmaya başlanıyordu.

Vikings dizisinin ilk sezonunda izlemiş olduğumuz Uppsala Tapınağı’nda geçen seçilmiş  insanların ve hayvanların kurban edildiği bölümde de tam olarak bu ayın gelişi anlatılmaktaydı.

Ýlir  (14 Kasım – 13 Aralık tarihleri arasını kapsar)
Bu ayın adı Odin’in isimlerinden biri olan Jólnir ile aynı kökenden gelmektedir ve Noel ile bağlantılı olduğu söylenmektedir. Ayrıca inanışlara göre Ýlir, yılın en karanlık ayı olarak geçmektedir. Çünkü bu ay geldiği zaman Güneş tanrıçası kuzey halkından olabildiğince uzaklaşır ve gözden kaybolurdu. Bu ay boyunca ortalıkta karanlık güçler dolaşırmış ve insanlar evlerinde yani iç mekanlarda aktivitelerini devam ettirirmiş. Yule yani Noel zamanı insanlar komşularıyla (1 Kasım’dan önce) hep beraber bira içip eğlenirlerdi.

Mǫrsugr (14 Aralık – 12 Ocak tarihlerini arasını kapsar)
Geçen birkaç ay boyunca sürekli et yiyen insanlar bu süre zarfında kilo almış olurlar ve zor geçecek bir bahar ayı için hazır hale gelmiş olurlar. Bu ay içerisinde 21 Aralık’a kadar Noel kutlamaları devam eder ve Güneş tanrıçasının yeniden doğacağına inanılırdı. 21 Aralık’ta güneşin tekrar doğmayacağından korkan halk bölgenin en yüksek dağına gökyüzünü gözetlemesi için rahip gönderirdi. Rahip dağdan mutlu bir şekilde döndüğünde güneşin yeniden doğacağına inanılır ve büyük şölenler düzenlenirdi. Ayrıca 25 Aralık tarihi “Annelerin Ayı” olarak kutlanmaktaydı.

Þorri (13 Ocak – 11 Şubat tarihleri arasını kapsar)
Bu ay Eski Norslarda “erkeklerin ayı” olarak bilinmektedir. Húsfreyia yani “ev halkının hanımı” evinin kapısının önüne çıkar ve Þorri’yi (Bare Frost – Şiddetli don olayı) evine davet etmek üzere çağırdıkları ritüele öncülük ederdi. Don evlerin kapısına dayandığı zaman Húsbondr’ı yani “ev halkının lideri”ni dansa davet etmeniz gerekirdi. Bu ay boyunca her erkek kendisine bir gün seçer ve seçtiği gün hava iyi olursa gelecek yıl o güne kadar şanslı bir yıl geçirir. Tam tersi seçtiği gün hava kötü olursa gelecek yıl o güne kadar kötü şans peşini bırakmaz. Erkeklerin seçtikleri günlerde eşleri onlara her zamankinden daha çok ilgi gösterirdi.



Ayrıca Þorri ayı boyunca Frost adlı dev yardım amacıyla oğlu Sné (Snow) ve torunları Þorri (Bare Frost), Fonn (Thick Snow), Drífa (Snowing), Mjoll (Dry New Snow) için tüm doğayı ele geçirirdi.

Góa (12 Şubat – 13 Mart tarihleri arasını kapsar)
Bu ay ilk tohumların toprağa ekildiği aydır. Ayrıca Góa ayı “kadınların ayı” olarak bilinmektedir. Bir önceki ayda yapılan ritüellerin aynısını bu ay kocaları eşlerine yapar ve ev halkının lideri evinin kapısının önüne çıkarak Bakire Gói’yi (Góablót) evlerine davet eder.

Einmánuður (14 Mart – 13 Nisan tarihleri arasını kapsar)
Bu ay içerisindeki 21 Mart günü hepimizin de bildiği gibi “Bahar Ekinoksu” olarak bilinmekteydi ve bereketli bir dönem geçirmek için kurbanların verildiği bir gün olarak kutlanmaktaydı. (Gormánuður ayında olduğu gibi bu ay da tanrıçalar için kurbanlar adanmaktaydı.) Bu ayda ayrıca küçük erkek çocukları için de kutlamalar yapılırdı.

Yaz ayları:

Harpa (14 Nisan – 13 Mayıs tarihleri arasını kapsar)
Harpa İskandinav efsanelerinde geçen ve yazın gelişini simgeleyen dişi bir ruhun adıdır. Yazın ilk günü (14 Nisan) olarak kabul edilen günde üç büyük kurban adanırdı. Bu ayda küçük kız çocukları ve baharın gelişi ile ortaya çıkan dişi ruhlar için kutlamalar yapılırdı.

Skerpla (14 Mayıs – 12 Haziran tarihleri arasını kapsar)
Skerpla da Harpa gibi efsanelerde geçen dişi bir ruhun adıdır fakat bu aya neden onun ismi verildiğine dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Sólmánaður (13 Haziran – 12 Temmuz tarihleri arasını kapsar)
Yılın en görkemli ayı olarak bilinmektedir. Çünkü Güneş tanrıçası tamamen gecelerin kontrolünü ele geçirir; halk da Güneş’i onurlandırmak için kutlamalar yapar.



Heyannir (13 Temmuz – 14 Ağustos tarihleri arasını kapsar)
Bu ay içerisinde samanlar toplanır ve kurutulmaya başlanır. Bazı kaynaklarda bu ayın ismi Ormamánaður (Yılan Ayı) olarak da geçmektedir.

Tvímánaður (15 Ağustos – 14 Eylül tarihleri arasını kapsar)
Bu ay içerisinde tahıllar hasat edilmeye başlanır. Bazı kaynaklarda bu ayın ismi Kornskurðarmánuður (Mısır Kesme Ayı) olarak da geçmektedir.

Haustmánaður (14 Eylül – 13 Ekim tarihleri arasını kapsar)
Bu ay geldiğinde artık insanlar kış için tüm hazırlıklarını tamamlamış olur. Ayrıca hazırlanan biralar da demlenmiş olur.

Ayrıca bu ay içerisinde geçen 21 Eylül günü Sonbahar Ekinoksu olarak bilinmektedir. Alfablót (Elf Fedakârlığı) adı verilen kutlamalar yapılır. Alfablót, Pagan/İskandinav toplumlarının son baharın bitişini kutladığı ve tüm ürünlerin toplanıp hayvanlarının en besili olduğu zamandır.


4 Ağustos 2016 Perşembe

Marvel Evreni ile İskandinav Mitleri Arasındaki Farklar

Mitoloji yazıları yazdığımdan şöyle bir yazıya da değinmem gerektiğini düşündüm: Marvel evreninde mitolojini işlenmesi ve bildiğimiz, okuduğumuz İskandinav mitleri arasındaki zıtlıklar.

Çizgi roman evrenine çok hakim değilim; hatta Marvel filmleri ile tanışmamın en büyük etkisi İskandinav mitolojisinden tanrıları kendi evreninde kullanmış olması diyebilirim. Fakat kullanırken en belirgin özellikleri bir kenara bırakmış ve tamamen kendisi yeni tanrılar yaratmış. Bu yazıyı da filmlerden yola çıkarak yazdım.

Marvel mitoloji vs Mitoloji kapışmasına başlıyoruz:

  • 1- Thor


Şimşek tanrısı, gök gürültüsü tanrısı yüce Thor! Thor, İskandinav mitlerinde iri yarı, kaslı, kırmızı sakallı ve uzun saçlı bir adam olarak tasvir edilmekteyken filmde sarışın, kaymak suratlı çok da olmasa normal karakterlere göre iri yarı sayılabilecek bir tanrı görüyoruz. Ayrıca kutsal eşyası olan Mjölnir adlı çekicini Marvel evrenindeki Thor çoğu zaman seyahat etmek için arada bir de şimşek çaktırmak için kullanıyor. Hatta bu çekici kendisine çağırırken giydiği sihirli eldivenleri olmadan. Şöyle bir gerçek var ki mitolojideki Thor'un Tanngrisnir ve Tanngnjóstr isimli iki tane keçisi vardır ve bu keçiler onun arabasını çekmektedir. Yani keçilerin çektiği araba ile seyahat edebilmektedir.


Thor'un Mjölnir'e kavuşmasını, yaşını doldurup kral olma vakti gelmesine bağlayan Marvel bence gerçek hikayeyi gösterebilirdi. Ya da çekiç hep onunla kalabilirdi. Biliyorsunuz ki çekiç kendisine babası Odin tarafından hediye edilmiştir. Çekicin hediye edilmesi hakkındaki bilgiye de şuradan ulaşabilirsiniz.
  •  2- Odin


Odin, bilindiği üzere tanrı topluluğu olan Aesir'in hükümdarı, diğer tanrıların ve herkesin babası, savaşçıların koruyucusu ve kumandanıdır.  Bu açıdan bir sıkıntı yok. Fakat  şöylesi bir durum var ki Odin, "Tek Gözlü Tanrı" olarak bilinmekte ve bunun sebebi ise sonsuz bilgeliğe kavuşabilmek için Mimir'e tek gözünü feda etmesidir.  2011 yılında vizyona giren ilk Thor filminde biz Odin'i iki gözlü olarak görüyoruz. İlerleyen sahnelerde ise buz devleri ile yapmış olduğu büyük savaşta almış olduğu darbeler sonucunda gözünü kaybettiğini ve bu yüzden tek gözü kapalı gezdiğini görüyoruz. Acınılası bir tanrı imajı kazandırılan Odin'in gözünü kaybetme hikayesinin keşke aslına sağdık kalarak anlatsalarmış. Ya da ne bileyim hiç savaşa girmeden tek gözü kapalı olarak gösterselermiş. Belki insanlar "Bu adamın niye tek gözü kapalı?" diye merak edip birkaç okuma yapardı. Sonra da şuradaki yazıya ulaşırdı.


Odin'in Huginn ve Muninn adında iki kuzgunu; Freki ve Geri adında iki tane kurdu; Gungnir adında bir mızrağı; Sleipnir adında da sekiz ayaklı atı vardır. Fakat filmde ne kuzgunları doğru düzgün görebiliyoruz, ne mızrağını kullandığını görebiliyoruz. Kurtlardan eser yok zaten. Thor'un ikinci filmi The Dark World'te bir ara bir kuzgun Odin'in yanına geliyor birkaç saniye durup kaçıp gidiyor. İskandinav mitlerini gram bilmeyen bir insan o kuzgunun gelmesini çok anlamsız bulabilir. Kuzgunları birkaç saniyede Odin'in Hlidskjalf adındaki tahtında oturduğu zaman görüyoruz. Tahtın her iki ucunda da minnacık iki kargacık olarak. Keşke o kuzgunların anlamını da izleyiciye gösterebilseydiniz demekten başka bir şey gelmiyor elimden. En azından savaş sahnesinde bir Sleipnir görseydik yahu.

  • 3- Sif


Uzun altın saçları ile tasvir edilen Sif, sırf bu tasviriyle "Altın Saçlı Tanrıça" olarak adlandırılmıştır. O saçların sayesinde tanrılar kutsal eşyalarına kavuşmuştur hatta. Fakat Thor filmlerinde ve çizgi romanlarında  altın saçlar yerine simsiyah saçlara sahip bir Sif görüyoruz. Hem de mitolojide Thor'un karısı olarak bilmemize rağmen çizgi roman evreninde resmen platonik aşığı ve savaş arkadaşı olarak gösteriyorlar. Çünkü koskoca gök gürültüsü tanrısı Thor bir Midgard'lıya aşık olmuş.
  • 4- Loki

Loki'nin aslında tanrı olmadığını bir dev olan Laufey ve Farbauti’nin oğlu olduğunu biliyoruz. Asgard tanrıları ile buz devlerinin arasındaki savaş sonrasında henüz bir bebekken ortada kalmış ve Odin onu evlatlık olarak yanına almıştır. Fakat filmde Loki'nin öz babasını Jotunheim'ın kralı olarak görüyoruz. İsmi ise Laufey. Laufey mitlerde geçtiği üzere Loki'nin annesinin ismiyken neden babasının ismini diye kullanmışlar anlamadım. 


  • 5- Heimdall

İskandinav mitolojisinde kendisi "tanrıların en beyazı" olarak bilinmektedir. Fakat filmde ve çizgi romanlarda gördüğümüz kadarı ile kendisi siyahi bir tanrı olarak betimlenmiştir. Marvel'ın saç ve ten renkleri ile alıp vermediği nedir bilmiyorum ama Sif sarışın değil, Thor kırmızı sakallı değil, Heimdall da tanrıların en beyazı değil... Ayrıca Heimdall dişleri altından olan bir tanrıdır sırf bu yüzden ona "Altın Diş" takma ismi bile verilmiş. Fakat filmde altın diş yerine altın zırh görüyoruz. Neyse en azından altın.


  • 6- Ragnarök

Her ne kadar pek çok zıtlık bulundursa da her iki evrenin aslında pek çok benzerliği de bulunmakta. İki taraf da Yggdrasil'in bir parçası olarak geçiyor, iki tarafında evrenleri Bifrost Köprüsü ile bağlı, iki tarafta da tanrıların yaşadığı yerler aynı gibi gibi...
Fakat söz konusu Ragnarök'a yani kıyamet gününe gelince yeniden bir farklılaşma görebiliriz gibime geliyor. Çünkü mitolojiye göre Ragnarök dünyanın sonuyken çizgi roman evreninde yaşanan olaylar sürekli dünyanın sonuna sürüklüyor bizi.  Dediğim gibi çizgi romanlarla aram olmadığından izlediğim filmler ve bazı okumalar sonucunda bu yazıyı yazdım. Üçüncü filmde neler olacağını hepimiz bekleyip göreceğiz. O gün geldiğinde Ragnarök karşılaştırması yapacağıma eminim.




İskandinav Mitleri #12: Dişi Ölü Seçici Valkyrie


Valkyrie'ler nedir desem bazılarınız hemen Vikings dizisindeki Lagertha karakterinin kadın savaşçıları deyip geçeceksiniz; fakat bu kadar basit cevaplı bir kavram değil maalesef.


Valkyrie'ler savaş meydanlarının üzerinde yırtıcı kuşlar gibi süzülen kara ruhlar, karanlık ölüm melekleridir. Savaş meydanlarının üzerinde dolaşırlar ve Odin'in ordusuna katılmak için Valhalla'ya gidecek Einherjar'ı (Kahraman Ölüler) seçerler. Valhalla'ya götürmelerinin sebebi ise Ragnarök'de yani "kıyamet günü"nde yaşanacak savaşta Odin'in yanında savaşacak güçlü savaşçılar toplamaktır.

Valkyrie sözcüğü “savaşta katledilmiş olanlar” anlamına gelen valr ve “seçmek” anlamına gelen kiosa fiili ile bağlantılı olan -kyria ekinden oluşur.


 Odin'in adı altında "kader ile karşılaşma"yı simgelerler. Valkyrie'ler aynı zamanda Valhalla'daki seçilmiş kahramanlara tükenmez içki ve et servisi yapan, Odin'in altın sarısı saçları, kar beyazı kolları olan "Savaş Bakireleri" olarak da adlandırılırlar.

 Valhalla'da çekici bir güzelliğe sahip, zırh kuşanmış, kasklı, mızraklı dişiler olmalarına rağmen, savaş alanlarında kahramanları kendi ölümlerine gönderen "katliam melekleri" haline dönüşürler. Aslında Valkyrie'lerin kendilerinin de parçalanmış bacaklar ve kanlı yaratıklardan büyük zevk alan, Amazon benzeri ölüm tanrıçaları olduklarına inanılır.

Valkyrie'ler, inci rengindeki uçan atların ile bulutların arasından savaş alanına doğru süzülürlerdi. Atları ise yağmur bulutlarından oluşmuş ve geçtikleri kurak alanlara çiğ ve kırağı saçmaktaydılar. Valkyrie'ler, kaderin geri dönüşsüzlüğünü ve ölümün hayatı sona erdiren bir nokta olduğunu sembolize etmektedirler.


Poetic Edda'nın Völuspá şiirinde altı önemli Valkyrie ismi geçmektedir: 
Skuld - Gelecek
Skögul - Yükselen
Gunnr - Savaş
Hildr - Mücadele
Göndul - Asa taşıyan
Geirskögul - Mızrak

En meşhur Valkyrie'lerden bazıları Alrua, Brynhildr, Eir, Geiravör, Göndul, Gunnr, Herfjötur,Herja, Hlaðguðr, Svanhvít, Hildr, Hervör, Alvitr, Hlökk, Kára, Mist, Reginleif, Róta, Sigrdrífa, Sigrún, Skögul, Geirskögul, Skuld, Svipul ve Thor'la Sif'in kızı Thrúd'dur. Bu isimlerin anlamlarını merak edenleri ise şuraya yönlendirebilirim.


3 Ağustos 2016 Çarşamba

İskandinav Mitleri #9: Altın Saçlı Tanrıça Sif

Uzun altın saçları ile tasvir edilen Sif tahıl, tarım ve bereket tanrıçasıdır. Şimşek ve fırtına tanrısı Thor'un karısıdır. Fakat Thor ile evlenmeden önce dev Orvandil ile bir süre evli kalmış ve Ull (Görkemli) adında bir çocuğu olmuştur. Thor ise onu evlat edinmiştir. Thor ile birlikte olduğu süreçte ise Trudr (Güç) ve Modi (Cesur) adında çocukları olmuştur. Gezegenler sisteminde yer alan Venüs gezegeni adını Nors mitolojisine göre Sif'ten almıştır.

  • Altına niçin Sif’in saçları denir?


Bir gün, Loki Sif’in saçlarını keser. Sif’in kocası Thor buna çok sinirlenir ve onun üzerine yürür. Köşeye sıkışan Loki, hemen son derece hünerli zanaatçılar olan cücelere gidip Sif için altın saçlar yaptıracağına söz verir. Bu saçlar, Sif’in kafa derisinden adeta ilk saçları gibi doğal yollarla çıkacaklardır. Böylece, Loki cücelere altın saç, bir gemi (Skidbladnir) ve bir de mızrak (Gungnir) ısmarlar. Loki, sonuçtan öylesine etkilenir ki, Eitri adında zanaatçı bir biraderi olan Brokk adlı cüceyle düşüncesizce –kellesini ortaya koyduğu- bir bahse tutuşur. Üzerine bahse girdikleri şeyse, Eitri’nin birbiriyle aynı güzellikte üç farklı şey yapamayacağıdır. Eitri hiç vakit kaybetmeden işe koyulur. Ocağa bir yaban domuzu postu koyar ve kardeşi Brokk’tan ocağın ateşini, kendisi dur diyene dek körüklemesini ister. Brokk, ateşi körüklemeye başlar. Eitri’nin dışarı çıkmasıyla birlikte, içeri giren bir sinek Brokk’un koluna konar ve onu ısırmaya başlar. Brokk ise hiç oralı olmaz. Eitri geri dönüp ocağı açar ve içinden en karanlık geceleri dahi aydınlatabilecek parlaklıkta altından kılları olan bir domuzu çıkarır. Ardından, Eitri ocağa bu kez bir külçe altın koyar ve kardeşi Brokk’un yine ateşi körüklemesini ister. Aynı sinek yine ortaya çıkar ve bu kez Brokk’u boynundan ısırır. Brokk, ısırığa aldırmaz ve işine devam eder.

Eitri geri dönüp ocaktan bu kez Draupnir denen altın bir yüzük çıkarır. Her dokuz gecede bir, bu yüzükten ağırlığınca sekiz yüzük daha peyda olur. Üçüncü kez işe koyulduğunda ise ocağa demir koyar. Bu kez sinek Brokk’u göz kapağından ısırır. Brokk, gözüne damlayan kanı silmek için ateşi körükleme işini bir anlığına boşlar. Eitri geri döndüğünde, ona az kalsın işi berbat ediyordun diye çıkışır. Yine de ocaktan ham demir değil, bir çekiç çıkarır. Sinek işe karıştığı için çekicin sapı çok kısa olmuştur. Ama çekiç, bu haliyle, hedefinden asla şaşmayan ve onu atan ele geri dönebilen ve sapının küçüklüğünden ötürü gömleğin cebine dahi sığabilen muhteşem bir silaha dönüşmüştür. Buraya kadar işleri karıştırmaya çalışan sineğin kim olduğunu hepimiz biliyoruz; Loki.

Loki’nin girdiği bu bahsi kimin kazanacağına kim karar verecek diye düşünecek olursak; Odin, Thor ve Freyr hakemlik için toplanırlar. Loki, mızrağı Odin’e, altın saçları Thor’a, gemiyi ise Freyr’e verir. Ardından sıra Brokk’a gelir. Brokk, yüzüğü Odin’e, yaban domuzunu Freyr’e, çekici ise Thor’a verir. Tanrılar, kendilerini devlerden koruyabilecek bir silah aradıkları için, çekicin bu hazinelerden en değerlisi olduğuna karar verirler. Loki bahsi kaybetmiştir, kendi hayatını satın almaya çalışır ama Brokk her seferinde “kesinlike olmaz” der.


Loki bir yolunu bulup oradan kaçar. Ama Thor onu yakalayıp cücelere teslim eder. Brokk tam onun kellesini kesmeye hazırlanırken kanunlara riayet etmeyi pek seven tanrının aklına birden ilham gelir: Kellesini kaybetse bile boynu yine onda kalacaktır. Bu yüzden Brokk, muhtemelen ileride boş boğazın teki olmasın diye, onun kafasını kesmek yerine ağzını diker. Böylece kurnaz Loki’miz yine hayatını kurtarmış olur.