aesir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
aesir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Mart 2019 Perşembe

İskandinav Runik Alfabesi #8: Gebo (Armağan)


Bir armağan geri döner verene
büyüklük ve onur ile; yardımcı olur armağan
yüreklendirir hiçbir şeyi olmayanları.


Gebo rün harfi bir hediyeyi ya da ister mal için ister zaman, enerji, sevgi için bir takas eylemini temsil eder. Size cömertçe ve fazla bir beklentiniz olmadan vermeyi öğütler. Eğer hediyeyi verirken karşımızdaki kişinin bize borçlu kaldığını düşünürsek o zaman neyi hediye etmiş oluruz? Bu yüzden hediyenin en önemli özelliği boyutu veya değeri değil arkasındaki veriliş niyetidir.


Pagan inançlı Kuzey dünyasında önemli bir gelenek olan hediye verme eyleminin arkadaşlık ve topluluk bağlarını geliştireceğine inanılırdı. Onlara göre cömertlik sahip olunabilecek en asil erdemdir.

İskandinav toplumlarında yaşamış olan insanlar tanrılarına kurban sunmayı onların kendilerine armağan ettikleri hasatlar, olanaklara karşılık olacak birer armağan olarak benimsemişlerdir.


Aesir ve İskandinav inançlarına göre Vanir tanrı ve tanrıçaları insanlığa verdikleri armağanlar konusunda oldukça cömertlerdir. Doğadaki ve yaşamın içindeki tüm bereket onların diyarlarından akmaktadır. Odin ve erkek kardeşleri Vili ve Ve insanlığa nefes, kan ve duyuları armağan etmiştir. Odin’in kendisi insanlığa rünleri armağan ederken çok büyük fedakârlıklarda bulunmuştur. (Odin’in Runik alfabesi keşfi hakkındaki yazımı buradan okuyabilirsiniz.)

Gebo, erkek ve kadın arasındaki cinsel enerjilerin değiş tokuşuna derinden bağlıdır ve bu nedenle kutsal evlilik yeminlerini ve cinsel ilişkinin kuvveti ile ilgili büyüleri derinden yönetir. 


Ayrıca Gebo, ters çevrilemeyen bir rün harfidir. Bu sebeple olumsuz herhangi bir anlamı yoktur.


4 Ağustos 2016 Perşembe

İskandinav Mitleri #13: Ateş Devi Surtr

Daha önceki yazılarımda evrenin yaratılışı ve ardından oluşan Dokuz Diyar'dan bahsetmiştim. Surtr da evrenin yaratılışında büyük role sahip olan alevler diyarı Muspelheim'ın hükümdarı ve güneydeki ateş devlerinin başıdır.

İsmi Surt, Surtr, Surtur gibi pek çok şekilde telaffuz edilmektedir. Eski Nors dilinde ise adı "siyah" ya da "esmer" anlamı taşımaktadır. "Tanrıların Kaderi" olarak da anılmaktadır; ama buradaki 'kader' kelimesi ölümden daha fazla anlam taşımaktadır. Loki'nin de manevi babası olarak bilinmektedir.

İskandinav mitlerindeki inanca göre Surtr, Muspelheim'daki yoldaşlarını da yanına alıp Aesir ve Vanir tanrılarına karşı Ragnarök'ta savaşacaktır. Alevden yapılmış olan kılıcı ile kıyamet gününde ortaya çıkacak ve her şeyi bu kılıç ile yakacaktır. Ayrıca İskandinav mitlerinin en önemli tanrılarından biri olan Freyr'i de o öldürecektir. Fakat yarattığı alevler yüzünden kendisi de ölecektir. Bazı kaynaklara göreyse kıyamet gününde Surtr dünyayı alevlerle kaplayacak ve bir anda her şeyi yakıp kül edecektir.


  • Muspelheim'ın hükümdarı Surtr'un adı 1963 yılında İzlanda'da başlayan bir volkanik hareketlenme sonucu deniz tabanından yüzeye doğru çıkan küçük bir volkan adasına verilmiştir. Adaya "Surtr'un Adası" anlamına gelen "Surtsey" adı verilmiştir. 
  • Satürn gezegeninin doğal uydusu olan "Saturn XLVIII" uydusu da Surtur adını almıştır.
  • Jüpiter gezegenin uydusu (ayı) olan "Io"nun üzerinde bulunan bir volkana da Surt adı verilmiştir.


Yazı ile ilgili güncel bir haberi de belirtmek isterim:

Surtur, Marvel evrenine ait Thor çizgi romanlarında da adı geçen bir karakterdir. Ve bu karakterin kullanılması merakla beklediğimiz "Thor: Ragnarok" filmi için onaylandı.


Geçtiğimiz günlerde Marvel Studios'un SDCC'deki panelinde Thor: Ragnarok filmine ait bazı konsept çalışmalar yayınlandı. Ne yazık ki henüz biz onları göremiyoruz ama bu konsept çalışmaların içine alev devi Surtur da dahil edildi!

 Surtur, 1952 yılında çıkan Journey into Mystery #97 serisine Stan Lee ve Jack Kirby tarafından eklenmişti. Dokuz Diyarlar'dan birine hükmeden ve günü geldiğinde Asgard tanrılarından intikamını alacak bir iblis olarak çizgi romanlarda işlenmiştir.  Ayrıca tanrıların çöküşünü bize anlatan kıyamet gününde Asgard'ı mahvetmekte de başarılı olmuştur.

Film 3 Kasım 2017'de vizyona girecek.



Filmin de konusu olan ve İskandinav toplumunun 'kıyamet günü' olarak benimsediği Ragnarök hakkında ayrıntılı bilgi almak için ise sizi İskandinav Mitleri #6: Ragnarök adlı yazıma yönlendirmek isterim. :)

3 Ağustos 2016 Çarşamba

Nors Sembolleri ve Anlamları

İnsanlık ne zaman ki semboller ile bir şeyler anlatmaya başladı, işte o zamandan beri  bu sembollerin değeri ve anlamı çok önemli oldu. Vikingler için de bazı sembollerin önemi vardı. Bu yazımda Mjöllnir, Valknut, Ægishjálmr ve Vegvísir sembollerinin anlamlarını açıkladım.

  • Thor'un Çekici: Mjöllnir


İskandinav mitolojisindeki sembollerden tarihi açıdan en önemlisi bu yüzden de günümüzde en çok bilineni Thor'un çekici yani Mjöllnir'dir. "Miöl-neer" şeklinde telaffuz edilir.


Thor, kutsal kabul edilen ve korunan Asgard diyarının en kudretli tanrılarından biridir.  Mjöllnir ise onun temel silahıdır. Thor (Proto-Germanic dönemde Thunder yani "gök gürültürüsü" anlamına geliyordu) çekicini sallayarak gök gürültüsü ve fırtınaların oluşmasını sağlıyor düşmanlarına karşı bu oluşumları kullanarak zafer kazanıyordu. Bu olayların oluşumu rastgele değildir, Eski Nors dilinde Mjöllnir'in asıl anlamı "şimşek, fırtına"dır.  

Thor'un çekici Aesir tanrıları arasında sahip olunan en iyi silah olarak bilinmektedir ama çekiç sadece silah olarak kullanılmamaktadır. Mjöllnir aynı zamanda kutsama törenlerinde de kullanılmaktadır.

Çekiç, resmi törenlerde, evlilik kutlamalarında, doğumlarda hatta cenazelerde bile kullanılmaktaydı. Snorri Sturluson'un Prose Edda kitabında şöyle bir bölüm yer almaktadır: "Thor bir gün kendi keçisini öldürüp yemiştir, daha sonra keçisinin kemiklerini bir araya getirmiş ve çekici ile onu tekrar hayata döndürmüştür." 

  • Valknut


Valknut, İskandinav mitolojisi içerisinde en gizemli sembollerden biridir; bu sebeple çok fazla tartışma konusuna sahiptir. "VAL-knoot" şeklinde telaffuz edilir. İlk hecedeki val (valr) "ölü, katledilen" anlamına, knut ise "düğüm" anlamına gelmektedir. Görünüş olarak birbiri içine geçmiş, düğümlenmiş üç tane üçgenden oluşmaktadır.


Valknut'un pek çok anlamı bulunmaktadır. En temel anlamı "savaşta katledilen savaşçılar"ı sembolize etmesidir.

Başka bir anlamı ise dev Hrungnir'in kalbini sembolize ettiği üzerinedir. Hrungir'in kalbi çok meşhurdur. Kalp üç köşeli sert bir kayaya benzetilmektedir. Odin ile birlikte bir ziyafetteyken içkiyi fazla kaçıran devi zapt edebilmek için Thor onu öldürür. Kalp valknut'a benzetilmektedir, araştırmalarda ise hrungnishjarta olarak isimlendirilmiştir.

Odin'in sembolü olarak bilinen valknut onun bilgeliğini de sembolize eder. Savaşan askerlerin ruhlarını ve aklını bağlar ya da çözer. Bu şekilde ya savaşçılara cesurluk sağlayarak savaştan galip gelmesini sağlar ya da onları yardıma muhtaç ve güçsüz kılar. 
   

  • Helm of Awe



Eski Nors dilinde "Ægishjálmr" şeklinde isimlendirilmiştir ve "EYE-gis-hiowlm-er" olarak telaffuz edilmektedir. İskandinav mitolojisindeki en gizemli ve güçlü sembollerden biridir.
Helm of Awe, savaştaki askerlerin korkusuz ve cesaretli olmasını sağladığına inanılan, savaştan önce korunmak için kullanılan sihirli bir semboldür. Savaşa giden askerler kaşlarının ortasına yani alınlarına bu sembolü çizerler ve şunu söylerler:

"Ægishjálm er ég ber milli brúna mér!" yani "Alnımda Helm of Awe (korku veren dümen)'i taşıyorum!"

Böylece savaşta zafer kazanacağına inanarak düşmanları ile savaşmaya giderler.

  • Vegvísir



Vegvisir, savaştaki askerlere rehberlik eden, yol gösterdiğine inanılan bir sembol olarak kullanılmaktaydı.  Savaşçıların alınlarına kan ile yazılarak onların savaşı kaybetmemeleri sağlanırdı. Helm of Awe ile hemen hemen aynı anlamlara sahiptir. Biri yol gösterici olduğuna inanılırken diğerinin de güç verdiğine inanılır.


Mitoloji seviyorsanız daha doğrusu benim gibi Viking mitlerinin hayransanız artık en önemli sembollerin anlamını biliyorsunuz demektir. Hemen bir dövmeci bularak bu sembolleri sonsuza kadar taşımak isteyenler var ise hiç beklemeyin...

İskandinav Mitleri #8: Silik Tanrı Baldr

İskandinav mitlerinin en önemli tanrılarından biri de diğer tanrılardan tamamen farklı kişilik özelliklerine sahip olan Baldr'dır. Baldr'ın adı İskandinav mitlerinde sıkça geçmesine rağmen, aslında bu tanrı pek fazla bilinmemektedir. Bazı kaynaklarda beyaz tenli, mülayim, akıllı, tatlı dilli, merhametli olduğu kadar Odin'in oğlu ve tanrıların en iyisi olduğu söylenmektedir. Fakat yine de nispeten silik bir tanrıdır. Baldr bir çeşit savaş tanrısı olarak da bazı metinlerde geçmektedir. (Savaşta ölen savaşçılar için okunan dualarda adı geçmektedir.) Baldr hakkındaki mitleri ele alırken "Baldr'ın Rüyaları" anlamına gelen Baldrs draumar'dan başlamak uygun olacaktır.



Aesir tanrıları kurdular meclisi,
Asyniur (tanrıça) da hazır bulundu aralarında.
Yüce güçler enine boyuna düşündüler,
Hayra alamet olmayan rüyaların Baldr'ı sıkmasını.

Odin bunun üzerine derhal harekete geçer. Atını eyerleyip ölüler ülkesine gider. Orada ölü bir kadın kahini huzuruna çağırır ve ondan Baldr'ın rüyalarına bir açıklama getirmesini ister. Kahin, bildiği her şeyi anlatır. Verdiği her bilginin ardından acı çektiğini belirterek, "Kendi rızamın dışında konuştum. Artık susacağım." der. Ama Odin her seferinde onu sindirmeyi başarır. Sorularına şöyle başlamaktadır:

Susma cadı! Soracağım yine de.
Daha fazlasını öğrenmeliyim, ta ki her şeyi bilene dek.

Böylece, diriltilmiş olan kadın kahin, Odin'e soruşturmasında yardımcı olmayı sürdürür.

- Ölüler ülkesindeki bu hazırlık kimin için?
+ Baldr'ın teşrif etmesini bekliyor herkes; onun şerefine bal şarabı mayalıyorlar.
- Baldr nasıl ölecek?
+ Katili Hod olacak; Odin'in oğlunun canını o alacak.
- Peki bunun intikamını kim alacak?

 Cadının yanıtı şu şekilde olmuştur:
       
Batı diyarlarında doğacak Rind'li Vali,
Henüz bir gecelik iken alacak intikamını Odin'in oğlunun,
Yıkamayacak ellerini, taramayacak saçlarını,
Baldr'ın katili odunların üzerine atılıp yıkılana dek.

Lokasenna şiirinde yer alan bir dize, bu cinayette Loki'nin parmağı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Loki, Odin'in karısı Frigg'in kendisine savurduğu tehdide böbürlenerek karşılık verir:

Şundan emin ol ki bir daha asla,
Göremeyeceksin Baldr'ı atının üzerinde evine dönerken.

Böylece Loki, 'cinayetin azmettiricisi' olmuştur; Hod ise 'kiralık katil'.

Tanrıların safında yer alan Frigg, bu felaketi önlemek için hiç vakit kaybetmeden harekete geçer. Bütün yaratıklara, "ateşe ve suya, demire ve her türden madene, kayalara, toprağa, ağaçlara, hastalıklara, hayvanlara, kuşlara, zehirlere ve yılanlara" Baldr'a zarar vermeyeceklerine dair yemin ettirir. Böylece Baldr bir oyunun merkezi haline gelir. Baldr'a zarar verilemediğinden ötürü tanrılar onu hedef tahtası niyetine kullanırlar. Ona taşlar, oklar, mızraklar, kılıçlar ya da baltalar kullanarak saldırırlar ve böylece deneme de yapmış olurlar. Hiçbir şey onun kılına dahi zarar verememektedir.

Loki her zamanki gibi bir kumpas kurar. Kılık değiştirip Frigg'e gider ve Baldr'a neden zarar verilemediğini sorar. Frigg ona, verdirdiği yeminlerden söz eder. Bunun üzerine Loki, ona zarar verebilecek herhangi bir şey olup olmadığını sorar. Frigg kazara sırrı ağzından kaçırır. "Valhalla'nın batısında ökseotu denen uzunca bir bitki yetişmekte. Yeminini istemek için bana biraz fazla küçük görünmüştü." der. Loki derhal bu bitkiyi aramaya koyulur ve onu bulup yerinden sökerek tanrıların Baldr'ı hedef tahtası olarak kullandıkları oyun alanına gider. Kör tanrı Hod, hiçbir şey yapmadan bir kenarda durmaktadır. Loki onun yanına varır ve "Neden sen de Baldr'a atış yapmıyorsun?" diye sorar. Hod bu soruya "Birincisi, onu göremiyorum. İkincisi, atış yapacak silahım yok." diye yanıt verir. Loki, Baldr'a hiçbir şeyin zarar veremeyeceğinin ne kadar güzel olduğunu anlatarak Hod'un aklını çeler. Ardından "Sana onun nerede olduğunu söyleyeceğim, sen bu oku ona atmaya çalış." der. Hod, Loki'nin yönlendirmelerine kulak vererek atış yapar ve Baldr'ı vurup öldürür.


Bu olay tanrılara arasında büyük bir şoka sebep olur. Oyun onların tartışma meclislerinde oynanmıştır; yani orası onlar için kutsal bir mekandır. Bu yüzden Baldr'ın katilinin kim olduğunu çok iyi bilmelerine rağmen, onun intikamını orada alamazlar. Ağlamaktan konuşamayacak hale gelirler. Frigg, kadınca sezgileriyle hareket eder ve Baldr'ın Asgard'a geri dönmesine izin verilip verilemeyeceğini öğrenmek için Hel'e gidebilecek cesaret sahibi korkusuz birisini arar. En sonunda şanlı kahraman Hermod, bu tehlikeli yolculuğa çıkmayı kabul eder. Bu sırada tanrılar Baldr'ın cenazesini ölü yakma töreni için hazırlamaktadırlar.

Tanrılar ölü yakma törenini Baldr'ın gemisi olan Hringhorni'nin güvertesinde yapmayı tasarlarlar. Ama gemi kızağa çekilmiştir ve onu tekrar denize indiremezler. Bu sorunu çözmek için, Hyrokkin adındaki bir cadıyı yardıma çağırırlar. Cadı tek itişle gemiyi yüzdürmeyi başarır ve öyle hızlı iter ki kızaklar bir anda alev almaya başlar, bütün dünya sarsılır. Baldr'ın cenazesini güverteye taşırlar ve onun dul eşi Nanna da kederden ölür. Böylece, onu da eşiyle beraber ölülerin yakılacağı odunların üzerine koyarlar. Thor, tesadüfen oradan geçmekte olan bir cüceyi uğur getirsin diye alevlerin içine tekmeler. Baldr'ın aralarında sihirli altın yüzük Draupnir'in de bulunduğu hazineleri de odunların üzerine yığılır.


Hel'e gelen Hermod, Baldr ve Nanna'yı görür. Bu arada Hermod, bu dünyayı öbüründen ayıran Giol ırmağına giden uzun ve karanlık yolu geçmektedir.  O kadar hızlı gitmektedir ki, ırmağın üzerindeki köprüden geçerken sanki beş alay ordu geçiyormuş gibi gürültü çıkar. Hel'in kapılarına gelindiğinde atını mahmuzlayıp kapıların üzerinden atlayarak içeri girer. Oradaki büyük salonda Baldr'ı bulur. Hermod, derhal onun serbest bırakılmasını ister. Seveninin çok olduğunu söyler. Ama Hel oldukça kuşkucu bir şahsiyettedir. "Eğer dünyadaki her şey, yaşayan ve yaşamayan her şey onun için gözyaşı dökerse, Baldr Aesir arasına geri dönebilir. Ama herhangi bir şey onun için gözyaşı dökmeyi reddederse ya da buna karşı çıkarsa, Baldr Hel'de kalacak." der.

Hermod, Hel'in mesajını tanrılara götürür. Tanrılar, Baldr için gözyaşı dökülmesini istemek üzere dünyanın dört bir yanına elçiler gönderirler ve insanlar, yaratıklar, topraklar, kayalar, ağaçlar, bütün madenler, herkes ve her şey buna razı olur.

Tanrılar Baldr'ın katilini öldüremeseler bile cezalandıracaklardır. Gerçekten de tanrılar öylesine büyük bir hiddete kapılırlar ki, Loki, çareyi her duvarında bir kapısı olan ve her yönü gözetleyebileceği güvenli bir barakaya saklanmakta bulur. Gündüzleri kılık değiştirip barakanın yakınlarındaki bir şelalede bir alabalık olarak hayatını sürdürür. Kıyıya çıktığında ise Aesir tanrılarının kendisini nasıl tuzağa düşürebilecekleri konusunda kafa patlatıp çeşitli önlemler alır. Şelalenin yakınlarında yaşadığı dönemde balık ağının yapılışını keşfeder ve yaptığı ağın nasıl işleyeceğini görebilmek için keten iplikten bir prototip yapar. Ağlar, o gün bugündür işte böyle yapılmaktadır.


Bir gün, Odin yine görkemli tahtı Hlidskialf üzerinde oturmaktadır. Etrafı izlerken Loki'nin yerini tespit eder ve diğer tanrılara onu bulabilmeleri için yol gösterir. Loki, tanrıların kendisini yakalamak için geldiklerini gördüğünde, elindeki ağı ateşe verir ve şelaleye sığınır. Balık ağı yanar gider ama küllerinin bıraktığı izler yine de onun ne işe yarayabileceğine ve nasıl yapılabileceğine ilişkin bir fikir vermektedir. Akıllı tanrı Kvasir bunu fark eder ve yapacağı şeyi diğer tanrılara anlatır. Böylece, tanrılar ilkine benzer bir ağ yaparak Loki'yi yakalamak üzere suyun en hızlı aktığı yere doğru giderler. Irmağı ağ ile tararlar fakat Loki tanrıların saldırısını iki kez usta manevralarla savuşturur. İlkinde çakıl taşlarıyla dolu nehir yatağına yakın yüzer, ikincisinde ise ağın üzerinden atlar. Ama üçüncü seferde ağın başına bu kez Thor geçer; Loki ağın üzerinden atladığında Thor onu yakalayıverir. Tanrılar, kaçmasın diye Loki'yi sımsıkı bağlarlar.



Onu, ilki omuzlarının altından, ikincisi belinin altından, üçüncüsü ise dizlerinin altından olmak üzere üç büyük kayaya bağlarlar. Rahatı bozulsun diye, bağlandığı yerin hemen üzerine çok zehirli bir yılan asmayı da ihmal etmezler. Böylece, yılanın zehri eli kolu bağlı Loki'nin yüzüne damlar. Zehir her damladığında Loki şiddetle titremeye başlar ve bu titremeler yüzünden depremler meydana gelir. Fakat Loki, sadece sıkıca bağlanmış halde bir yerlerde yatmaktadır; elbette bir gün gelecek ve yazgısının çağrısına uyup dünyanın sonunun gelişini hızlandırmak için bağlandığı yerden kaçacaktır. Daha önceki yazılarımda Sigyn'den bahsetmiştim. Sigyn, Loki'nin eşidir. Elder Edda yazılarında onun Loki ile olan bağlantısından şöyle bahsetmiştir; Loki tanrılar tarafından tutsak tutulduğu zamanlarda Sigyn Loki'nin yüzüne damlaması için akıtılan zehri bir kasede biriktirmiştir. Kase zehirle dolduğu zaman Sigyn zehri dökmüş ve o an Loki şiddetle sarsılmıştır.

Loki’nin başa bela biri olduğunu biliyorduk ama bir tanrıyı öldürecek kadar da sinsi olduğunu bilmiyorduk. Hiç mi hiç güven olmaz sana Loki! Bu hikayeyi tekrar okumak isterseniz Wardruna'nın Hagal şarkısı eşliğinde okumanızı tavsiye ederim...

2 Ağustos 2016 Salı

İskandinav Mitleri #6: Ragnarök

Odin, Valkyrie'lerinin ve diğer seçkin savaşçılarının da içinde bulunduğu bir ordu kurmuştur. Bu ordu büyük bir felaketi önlemek için toplanmıştır. Bu felaket, kıyamet günü olan Ragnarök'tur.

Bu sözcük "ragna: tanrıların düzenleyici gücü" ve "rok: kader, kıyamet" kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır. Tam anlamı da "Tanrıların Kaderi"dir. Ancak "rok" sözcüğü alacakaranlık anlamındaki "rokkr" sözcüğü ile karışmış ve bu yüzden anlam "Tanrıların Alacakaranlığı" şeklini almıştır.

Ragnarök, tanrıların kaçınılmaz sonu olarak bilinmektedir hatta bu kıyamet savaşında hangi tanrıların öleceği önceden belirtilmiştir. Fakat tanrılar ne olursa olsun bu savaşa hazırlanmaya devam etmişlerdir. İskandinav tanrılarının yüceliği de bu kaçınılmaz sonu reddetlerinden gelmektedir.



Kıyamet günü İskandinav mitolojisinde şu şekilde anlatılmaktadır:

Dünyanın göreceği son çağ son derece ürkütücü olaylar ile başlayacaktır. İlk olarak "korkuç kış" anlamına gelen Fimbulvetr yaşanacak ve bu kış çok sert ve uzun geçecektir. Tek bir yaz mevsimi bile yaşanmadan ard arda üç kış birden yaşanacaktır. Nefret, kavga, gürültü gibi kötülükler dünyayı saracak, Nors kültürünün en önemli öğesi olan aile yapısı kırılacak, aile içindeki tartışmalar artacaktır. Böylece ahlaksal ilkeler çözülmeye başlayacak ve toplumsal bir yıkım yaşanacaktır.

Savaş baltalarının, kılıçların, kırılmış kalkanların konuşacağı,
Ve fırtınaların kopacağı, kurtların saldıracağı bir çağ başlayacak,
İnsanların çağı sona ermeden hemen önce.

İskadinav yazıtlarında geçen bu dizelerde Yahudi ve Hıristiyan mitlerindeki Şeytan'ın gelişi ile ilgili yazılar ile benzerlik göstermektedir.

Bu dönemde pek çok korkunç alametlerin de ortaya çıkacağı belirtilmektedir. Kurt sürüleri güneş ve ayı yemek için yarışacak; güneş ve ay onlardan kaçmak için gökyüzünün bir ucundan diğer ucuna kadar kaçıp saklanacak yer arayacaklardır:

“Birinci kurt, güneşi yutacak ve insanlar bunun büyük bir felaket olduğunu düşünecekler. İkinci kurt ise ayı yutacak ama bu ilki kadar büyük bir infial yaratmayacak. Yıldızlar gökten düşecek, yer yüzü sarsılacak, dağlar sağa sola savrulacak, bütün bağlar kopacak, zincirler kırılacak ve böylece kurt Fenrir serbest kalacak.“



Evrenin sonunu getirecek üç etken vardır. İlki Loki'nin çocuklarından biri olan Dünya Yılanı Jörmungandr'dır. Savaşçı olarak bilinen bu yılan denizin derinliklerinden kıvrılarak gelecek ve yarattığı dalgalar gelgitlere sebep olacaktır. Bu gelgitler Naglfar adındanki gemiyi yüzdürecektir. Naglfar gemisine "tırnak gemi" de denmektedir; bunun sebebi ise ölülerin tırnaklarının kesilerek yapılmış olmasıdır. Geminin içinde dev Hyrm ve Muspell bulunmaktadır. Loki ise geminin kontrolünü  üstlenmiştir. Ateş yaratığı Surt emrindeki ordu ile güneyden saldıracaktır. Bazı yazıtlarda Muspell'in oğullarının da bu ordu içinde savaşacakları belirtilmiştir. Fakat hepsinden de korkunç olan Loki'nin diğer bir çocuğu aç kurt Fenrir'in saldırmak için hazırda bekliyor olmasıdır.  Fenrir'in üst çenesi gökyüzüne, alt çenesi yeryüzüne değecek kadar büyüktür. Eski yazıtlarda Fenrir'in ağzı için "eğer dünyada yeterince yer olsaydı ağzını daha fazla açabilirdi" denmiştir.


Orduların ve yaratıkların yaklaştıklarını gören Heimdall Gjallarhorn'u üfleyerek tanrıları meclise çağırır. Odin diğer tanrılardan öneriler almak ister ama artık bunları düşünmek için çok geçtir. Freyr, Surt ile savaşır fakat silahı çok güçlü olmadığı için ona karşı yenilir ve ölür. Fenrir, devasa ağzını açarak Odin'i yutar. Babasının öldüğünü gören Vidar Fenrir'in kalbini bıçaklayarak onu öldürür ve böylece intikamını almış olur.

Bazı kaynaklarda farklı kapışmalarında olduğuna yer verilmiştir. Tazı Garmr ile tanrı Tyr savaşırlar ve bu savaş sonunda ikisi de ölmektedir. Bilinen en büyük düşmanlık Heimdall ve Loki arasındadır ve onların da birbirlerini katlettikleri belirtilmektedir. Bu olaylar üzerine ateş yaratığı Surt dünyayı alevlerle kaplar ve her şeyi bir anda yok eder.

Aslına bakarsanız Ragnarök "her şeyin sonu" anlamına gelmemektedir. Yok edilen dünya kötülüklerden arındırılarak yerine yepyeni bir dünyanın geleceğine inanılmıştır. Böylece yeni bir başlangıçtan söz edilebilecektir.

Erdemli, güzel bir hayatınız olduysa ferah ve temiz mekanlarda, yiyeceklerin ve içkilerin bol olduğu Brimir adında muhteşem manzarası olan bir yerde ya da altın salon Sindri'de yaşayacaksınızdır. Ancak tam tersi bir hayatınız olmuş ise yani verilen sözlerini tutmamış insanlar, katiller, hırsızlar hayatı kötülükler ile dolu insanlar "Ceset Kumsalları" anlamına gelen  Náströnd 'de yaşayacaklardır. Salonun kapıları kuzeye bakmaktadır ve duvarları iç içe geçmiş yılanlardan inşa edilmiştir. İçerisi yılanların zehirleri ile doludur.


Yeni bir dünyanın yükseldiğini görür kadın kahin,
Yine denizlerden ve bir kez daha yeşilliklerle kaplı olarak;
Kartalların gürüldeyen çağlayanların üzerinde uçtukları
Ve dağlardaki akıntılarda balık yakaladıkları.

Aesir yine buluşur Idavoll’da,
Ve konuşurlar Büyük Dünya Yılanı hakkında,
Ve anımsarlar verdikleri zor kararları,
Ve Büyük Tanrı’nın kendisine dair kadim gizemleri.

Tüm bu kötülüklerden sonra altın çağ yaşanacaktır. Tarlarar ekilmeden ürünler verecek ve hastalıkların, salgınların çaresi bulunacaktır. Hod tarafından öldürülen Baldr geri dönecek ve Ragnarök'ta ölen tanrıların çocukları miraslarını devralacaktır. Dünyayı yakıp kül eden o büyük yangından da iki insan sağ kurtulacak ve onlar da sabahları oluşan çiy damlaları ile hayatta kalacaklardır. İnsanoğlunun yeni anne ve babası olacaklar, her şey yeniden başlamış olacak...


Yazılanlara bakarsanız aslında tüm mitlerde ve dinlerdeki kıyamet anlatılarının birbirine benzer olduğunu fark edebilirsiniz. İyiler cennete kötüler cehenneme gidecektir, illa ki kurtulan bir dişi ve bir erkek olacaktır ve onlar yeni soylar yaratacaktır... 

TYR grubunun Ragnarok adlı şarkısı ise bu yazının hemen hemen özeti şeklinde... İyi dinlemeler.

İskandinav Mitleri #5: Aesir, Vanir ve Bazı Krallar

İskandinav mitlerindeki tanrı ve tanrıçaları tanıtmış olduğum ilk yazımda aslında size sadece Aesir tanrılarını saymış oldum, bunların yanında bir de Vanir adı verilen tanrı topluluğu vardır.

Ass sözcüğü, ‘tanrı’ anlamına gelen Germence bir sözcükten türetilmiştir. Bu sözcüğün Gotik çoğul hali Lantince bir metinde asnis olarak ve ‘yarı tanrı’ anlamına gelen semideos şeklinde tercüme edilmiş haliyle geçmektedir. Vanr ise daha sorunlu bir sözcüktür. Eski İskandinav dillerinde ‘dost’ anlamına gelen vinr ve Latincede ‘aşk tanrıçası’ anlamına gelen Venüs sözcükleriyle ilişkilendirilen yorumlar da dikkat çekicidir.

Karşılaştırmalı diller uzmanı olan dünyaca ünlü Fransız bilgin Georges Dumézil, Aesir ve Vanir arasında yapılan ayrımın köklerinin çok eski tarihlere dayandığını ve Hint – Avrupa kökenli diğer halkların dinlerinde de bu ayrımın bulunduğunu öne sürmüştür. Dumézil’e göre, Vanir, yaşanan bir savaşın ardından daha üst mevkiye gelmiş olan aşağı mevkilere ait tanrılardır. İki tanrılar topluluğu arasında yaşanan bu mücadele Heimskringla1’da komşu halklar arasında yaşanan bir savaş olarak anlatılır:




Odin, Vanir’le savaşmak için bir ordu kurdu. İki taraf da vatanını kahramanca savundu ve sırayla zaferler kazandı. Birbirlerine ağır kayıplar verdirdiler. Birbirlerinin topraklarını yağmaladılar. Ve her iki halk da bitmek tükenmek bilmeyen bu savaştan usandığında, barış yapmak için bir araya geldiler; ateşkes imzalayıp birbirlerine rehineler verdiler. Vanir, en gözde adamları olan Niord ve oğlu Freyr’i rehin verdiler. Buna karşılık Aesir, verilen her türlü devlet işinin altından kalkabileceğini söyleyerek Hœnir denen adamı onlara teslim etti; yanına da yardımcısı niyetine çok akil bir adam olan Mimir’i verdiler. Vanir ise bu davranışa karşılık olarak, ülkelerindeki en zeki adamı onlara verdiler. Bu adamın adı Kvasir idi.

Hœnir, Vanaland’a gittiğinde ona derhal bazı yetkiler verildi. Mimir, ona hangi durumda nasıl konuşması ve ne söylemesi gerektiğini öğretti. Böylece Hœnir, yanında Mimir olmadan katıldığı mahkemelerde ya da toplantılarda, karşısına getirilen bütün zor davalarda hep aynı yanıtı verdi ve “bırakalım başkası karar versin” dedi. Derken Vanir, Aesir’in rehine takası sırasında kendilerini kandırdıklarından şüphelendiler. Mimir’i yakalayıp kellesini kestiler ve Aesir’e geri gönderdiler. Odin, Mimir’in kellesini teslim aldı ve çürümesin diye üzerine baharatlar sürüp, büyü yaptı. Bu işlem, Mimir’in kesik başına konuşabilme ve Odin’e pek çok karanlık sırrı anlatabilme gücü verdi.

Odin, Niord ve Freyr’i kurban törenlerini yönetecek kişiler olarak seçti. Niord’un kızının adı Freyja idi. O da kurban törenlerini yönetenlerdendi ve Aesir’e Vanir arasında yaygın olan seiðr (büyü) yapmayı öğreten de o oldu. Niord, Vanir arasında yaşarken öz kız kardeşi ile birlikte olmuştu. Bu davranış, Vanir arasında meşruydu ama Aesir arasında yakın akrabaların birlikte olmaları kesinlikle yasaktı.

Tanrılar arasında ayyuka çıkmış en büyük rezaletlerden birini görmek istiyorsak, Loki ve hasımları arasında yaşanan atışmanın nasıl utanç verici eylemlere ve davranışlara dönüştüğünü anlatan Lokasenna şiirine başvurmalıyız. Niord, oğlunun herkes tarafından sevilmesi ve tanrılar arasında bir prens olarak görülmesiyle övündüğü sırada, Loki ona şu sözlerle sataşır:


Kes artış şunu Niord, dizginle biraz kendini.
Saklamayamayacağım yaptığın rezilliği,
Övündüğün oğlunu kendi kız kardeşinden peydahladığını.
Gerçi senden beklenmeyecek bir şey değil bu.

Freyja araya girmeye çalıştığında, Loki ona da çatar:

Senin bilirim ben Freyja, kapa çeneni
Sen de sütten çıkmış ak kaşık değilsin hani.
Bu saraydaki Aesir’in ve Elflerin hepsi
Girmiştir senin koynuna.

Loki, verdiği bir sonraki karşılıkta ise, Freyja’yı erkek kardeşiyle birlikte olmakla suçlar…

Söz gelimi seiðr yapmak yararlı olduğu kadar, tehlikelidir de; zira yapanlara başkalarına zarar verebilme ya da ezoterik2 bilgilere ulaşabilme gücü veren bir büyü biçimidir. Odin’in bunu bildiği ve ona bunu muhtemelen Freyja tarafından öğretilmiş olduğu söylenmektedir:

Odin, büyük bir kudreti de beraberinde getiren Söz seiðr yapabilme beceresine sahipmiş; gerçekten de onu bizzat uygulamış. Bu gücü kullanarak insanların yazgılarını ve gelecekte meydana gelecek olayları bilebilirdi. İnsanoğlunun başına ölümü, kör talihi ya da hastalıkları musallat edebilir ya da bir kimsenin gücünü ya da zekasını, bir başkasına aktarabilirdi. Ama elbette bu gücün de bir bedeli vardı: Büyüyü yapan kişiye, bir erkek için son derece utanç verici bir şey olduğuna inanılan bir kadınsılık kazandırmaktaydı. Bu yüzden, nasıl büyü yapılacağı yalnızca kadınlara öğretilirdi.



Bununla birlikte, Vanir tanrılarının, insanoğluna genellikle hayrı dokunmaktaydı. Dumézil onları ‘sağlık, gençlik, doğurganlık ve mutluluk’ tanrıları olarak görür. Ayrıca, ikiz tanrılardan söz eder. Sözünü ettiği bu ikizler muhtemelen Freyr ile Freyja’dır. Niord’un da bir kız kardeşi (karısı) olması gerekir ve onun izi de biraz güç olsa da İskandinav mitlerinde bulunabilir. 1.yüzyılda yaşamış olan Romalı tarihçi Tacitus, Kuzey Denizi’ne komşu Germen kabileleri tarafından tapılan bir tanrıçanın varlığından söz etmiş ve kendisinin “Toprak Ana” olarak yorumladığı bu tanrıçaya (Niord adıyla tamamen kökteş bir sözcük olan) Nerthus dendiğini bildirmiştir. Bu tanrıça, takipçilerine huzur ve bereket sağlamaktaydı. Niord, İskandinav kaynaklarda, zenginlik, bereket, ticaret ve balıkçılık tanrısı olarak geçer. Freyr ise elverişli hava koşullarının sorumlusudur; dolayısıyla, üretim, huzur ve refah tanrısıdır. İnsanlar, büyük Uppsala tapınağında bulunan ve Freyr’i tasvir ettiğine inanılan bir erkek heykeline, kendilerine bereketli bir evlilik nasip etsin diye adaklar adayıp yalvarırlarmış.


Bu gibi temaların Ortaçağ günlük hayatında çok önemli bir yere sahip olmasından ötürü, aslında Vanir tanrıları hakkında elimizde pek çok mit olması gerekir. Ama şaşırtıcı biçimde, bu tanrılar hakkındaki mitlerin pek azı günümüze dek varlığını koruyabilmiştir. Bunların bazıları da yalnızca dolaylı olarak değinmelerden ibarettir. Sözgelimi, Freyja çok az bilinen bir tanrı olan Od ile evliymiş. Od, her yolculuğa çıktığında, tanrıça onun ardından ağlarmış. Freyja kocasını aramak için yollara düşer ve bu yolculukları sırasında farklı ve tuhaf takma adlar kullanırmış. Bu yüzden, Freyja’nın maceralarını anlatan muhtemelen pek çok mit vardır. Freyja, kocası için gözyaşı döktüğünde, dökülen bu gözyaşları altına dönüşürmüş. Bu yüzden altına gönderme yaparken ‘Freyja’nın gözyaşı’ ya da ‘Freyja’nın eriyen gözkapağı’ gibi bir dizi eğretileme geliştirilmiştir.


Kayıtlarda yer alan en ayrıntılı Vanir miti, Freyr’in dişi bir dev olan Gerd’e duyduğu tutkuyu anlatan bir aşk öyküsüdür. Şehvet ve bereket tanrısına yaraşır nitelikteki bu öykü ‘Skirnir’in Yolculuğu’ anlamına gelen For Skirnis şiirinde anlatılır. Odin’in, Hlidskjalf denen ve üzerinden dünyanın her yerini görebileceği görkemli bir tahtı vardır. Bir gün Freyr bu tahta çıkma cüretini gösterir ve daha sonra bu küstahlığından ötürü cezalandırılır. Tahta çıktığında kuzeye doğru bakmış (ve herkes bilir ki kuzeyde devler yaşar) ve orada parlak kolları olan güzeller güzeli bir kız görmüştür. Görür görmez kıza vurulan Freyr, kara sevdadan yataklara düşer. Oğlunun halini hiç beğenmeyen Niord, Freyr’in uşağı olan Skirnir’i bu durumun sebebini araştırması için görevlendirir. Skirnir, Freyr’e niçin bu kadar kederli olduğunu sorar ve çocukluk arkadaşı olmaları hatrına, sırrını ona anlatması için yalvarır. Freyr, dostunun ısrarı karşısında daha fazla dayanamaz ve aşkını itiraf eder. Skirnir’e o kızı bulup kendisine getirmesi için yalvarır. 

Skirnir, yolculuğun çok çetin geçeceğinin farkındadır. Bu yüzden, Freyr’in muhteşem atını ve en büyük hazinelerinden biri olan, kendi başına dövüşebilen kılıcını ödünç alır. Böylece, Skirnir yola koyulur ve sonunda, sürekli uluyan bekçi köpeklerinin etrafında nöbet tuttuğu, devlerin mekanına varır. Dışarıda oturmakta olan bir çoban, ona içeriye girmemesini öğütler. Skirnir çobanı dinleyip mekana girmekten vazgeçtiği sırada çıkagelen Gerd, kuzeyli konukseverliğine yakışır bir şekilde, onu bir içki alması için içeri davet eder ve ona ziyaret sebebini sorar. Skinir, olan biteni Gerd’e anlatır ve Freyr’in aşkına karşılık vermesi için ona Vanir tanrılarının muazzam bir servete sahip olduklarının açık bir kanıtı olan şu hediyeleri takdim eder: on bir altın elma ve her dokuz gecede bir kendisini çoğaltan bir yüzük. Fakat Gerd, yeterince altını olduğu gerekçesiyle bu teklifi reddeder. Skirnir, bunun üzerine, Gerd razı olana dek gitgide çirkinleşen (ve gizemli hale gelen) tehditler savurur. Gerd sonunda pes eder ve Freyr’e varacağını söyleyip dokuz gün süre ister. Bunun üzerine, Skirnir eve döner. Freyr dışarıda neler olup bittiğini duymak için can atmaktadır. Skirnir ona Gerd’in mesajını ilettiğinde Freyr, her gerçek aşığı kalbinden vurabilecek olan şu sözleri söyler:

Uzundur bir gece. İki gece ise daha uzun;
Nasıl dayanayım ben üç geceye?
Bir ay bile daha çabuk geçip giderdi önceden,
Böylesi bir evlilik arifesinden.


Kimi karanlık noktaları olmakla birlikte For Skirnis aslında en anlaşılan İskandinav mitlerinden birini anlatmaktadır. Gerd sözcüğü, Eski İskandinav dilinde ‘etrafı çevrili arsa, tarla’ anlamına gelen bir cins isim olan gardr ile bağlantılıdır. Dolayısıyla, Freyr ve Gerd’in birlikteliği, bereket tanrısıyla ekili toprakların yaptığı kutsal evliliğin bir anlatımı olarak görülebilir. Sonuçta, For Skirnis şiiri mutlu sonla biter.



Niord ile Freyr, İsveç’in halef-selef kralları olarak tanımlanırlar. Freyr oldukça sevilen bir kraldı; onun krallığı sırasında hasatlar bereketliydi ve ülkede İsveçlilerin sebebini krallarından bildikleri uzun süreli bir barış hali egemendi. Freyr, topladığı vergilerle ve haraçlarla, Uppsala’daki büyük tapınağı yaptırdı.

 Freyr hastalanıp yatağa düştü. Hastalığı ilerleyince, adamları nasıl bir yol izleyeceklerini uzun uzun düşündüler. Birkaç kişi dışında kimsenin onun yanına yaklaşmasına izin vermediler ve bu arada üç penceresi ile tek kapısı olan bir höyük inşa ettiler. Freyr öldüğünde, naşını gizlice bu höyüğe taşıdılar ve İsveçlilere onun halen sağ olduğunu söylediler. Onun cesedini üç yıl boyunca orada tuttular. Toplanan tüm vergi paralarını, altını ilk pencereden, gümüşü ikinci pencereden, bronzu ise üçüncü pencereden olmak üzere höyüğün içine boşalttılar. Böylece barış ve bolluk dönemi devam etti…  Bütün İsveçliler Freyr’in çoktan ölmüş olduğunu fark ettiklerinde bile barış ve bereket dönemi halen sürmekteydi. Freyr’in naşı İsveç’te kaldığı sürece durumun böyle devam edeceği sonucuna vardılar ve bu yüzden onun cesedini yakmayı reddettiler. Ona ‘dünyevi şeylerin tanrısı’ anlamına gelen veraldargod adını verip barışın ve bolluğun sürmesi için ona kurbanlar adadılar.

Bu öykü hiç kuşkusuz tanrı Freyr’in maceralarına özgü - zenginlik ve bereket gibi - birtakım öğelere sahiptir, ama aslında kral olmanın da tanrı olmak kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Ne de olsa, köken olarak ‘lord’ anlamına gelen bir cins isim olan Freyr, Eski İngilizcede hem dünyevi hem de uhrevi kralları nitelemek için kullanılan frea sözcüğüyle bağlantılıdır. Daha yakın tarihli Ortaçağ öykülerinden anlaşıldığı kadarıyla, ilk İskandinav kralları, ekinlerden ve sığırlardan bol verim alınabilen barış ve refah dolu mevsimlerin yaşanmasını sağlayabildikleri ölçüde halklarından saygı görürlerdi. Kimi efsanelere göre, bu konuda başarısız olan krallar katledilmekteydiler. Bazı kayıtlara göre, İsveç’in kaçak kralı Olaf da bunlardan biriydi. ‘Ağaç kesen’ lakaplı Olaf, ülkenin batısına kaçmış ve oradaki ağaçları kesip toprakları ekilebilir hale getirmiştir. Bunun üzerine, Olaf’ın ekilebilir hale getirdiği toprakların ne denli verimli olduğunu gören başka sürgünler de ona katılmışlardır.


Bir başka kral öyküsü ise halkına uzun süreli barış dönemi yaşatmış olmasıyla ünlü Frothi hakkındadır. Frothi öldüğünde, hizmetkarları ülkedeki huzur ortamını koruyabilmek için bu durumu halktan saklamaya karar vermişler. Kralı mumyalamışlar ve onu sanki başka türlü seyahat etmeye mecali yokmuş gibi gösterecek şekilde bir tahtırevan üzerinde taşıyarak, uzun bir süre boyunca kırsal bölgelerde gezdirmişler. Ancak cesedi çürüyüp kokmaya başladığında onu defnetmeye karar vermişler. Frothi adı ‘verimli, bereketli’ anlamına gelen frodr sıfatıyla bağlantılıdır. Ülkedeki huzur ortamı bozulmasın diye cesedi hizmetkarları tarafından ülkesinin topraklarında oradan oraya gezdirilen kralın öyküsü ile Güzel Saçlı Harald’ın babası olan Norveçli efsanevi kral Kara Halfdan’ın kaza sonucu ölümünü anlatan öykü arasında ufak tefek benzerlikler de bulunmaktadır.

Halfdan, Hadeland’daki bir şölenden evine dönmektedir ve izlediği yol onu donmuş Randsfiord’a çıkarır. Mevsim bahar olduğu için, buz üzerinde seyahat etmek hiç de güvenli değildir. Randsfiord üzerinden geçerlerken, buzlar aniden kırılır ve Halfdan ile yanındakiler oracıkta boğulur. Kral ve maiyetinin cesetleri daha sonra bulunur. Halfdan, özellikle halkına bereketli mevsimler getirmesiyle ünlenmiş bir kraldır. Ringelerike halkı, onun cenazesini kendi topraklarına gömmek için alıp götürmek ister. Ama Halfdan’ın egemenliği altındaki Romerike, Vestfold ve Heidmark gibi diğer yerlerin halkları ise buna, kralın cenazesi nereye gömülürse mevsimlerin orada bereketli geçeceği gerekçesiyle, karşı çıkarlar. Herkes kralın cenazesini ister. En sonunda, devlet adamlarına yaraşır bir tavırla uzlaşmaya varırlar ve kralın cesedini dört parçaya bölüp her bir parçayı bir bölgeye gömerler. Araştırmacılar Norveç’te Halfdan Höyüğü denen dört farklı yer olduğunu ileri sürmüştür.


Bu gibi efsanelerin ardında kimi yaygın İskandinav mitleri ya da belki de Germen mitleri yatmaktadır. Hatta bazı dinsel adetler bile bunlardan türemiş olabilir. Vanir tanrıları, İskandinav dininin pratiğinde açıkça önemli bir yere sahiptiler. İskandinav toplumunda tarım ve ticaret alanlarındaki zenginliği sağlayıp yönetilmekteydiler. Bu yüzden, Vanir tanrılarının genellikle adak tanrıları olarak anılıyor olmaları şaşırtıcı değildir. Mantığa aykırı görünse de, böylesine önemli bir tanrılar topluluğu hakkında ancak çok az mitin günümüze dek varlığını koruyabilmiş olmasının sebebi, belki de bu tanrıların pratikte sahip oldukları önem olabilir. 12.yüzyıl tarihçilerinden Bremenli Adam, Uppsala’daki büyük pagan tapınağı ve o tapınakta yapılan ayinler hakkındaki gözlemlerini derlemiştir. Tapınağın içinde üç büyük tanrının resmi bulunmaktadır. Adam, bunlardan birini Fricco diye adlandırır ve onun “ölümlülere barış ve sefa ihsan eden” birisi olduğunu söyler. Ama elbette bu sima aslında Freyr’den başkası değildir.

 Bu sefer yazım biraz daha tarihi bilgi içerikli olduğu için ağır gelmiş olabilir ama bir kez daha okunursa bence akılda kalıcı şeyler bulabilirsiniz. Hatta güzel bir Wardruna parçası eşliğinde okursanız daha da akılda kalıcı olabilir... 



1Heimskringla: Snorri Sturluson (1179 – 1242) tarafından yazılan ve Norveç krallarının yaşam öykülerini anlatan saga türü destanın adıdır.
2 Ezoterik: İçe yönelik anlam/ileti, asıl olarak belirli kişilerin içselliği ile sınırlandırılmış felsefi öğretilerdir.

11 Ocak 2016 Pazartesi

İskandinav Mitleri #1: Tanrılar ve Tanrıçalar

Mit, genellikle doğaüstü kişileri, eylemleri ya da olayları anlatan ve doğal ya da tarihsel olgular hakkındaki yaygın bazı kanıları somutlaştıran, tamamen kurmaca bir öykü diye tanımlanır. İskandinav mitleri doğaüstü varlıklar ve olaylarla ilgilidir ve bu yüzden, Orta Çağ yazarlarının bize aktardıkları pagan/İskandinav düşünce tarzını anlamamıza yardımcı olabilirler. 

İskandinav sözcüğünü duyan pek çok toplumun -özellikle İngilizlerin- aklına hemen MS 800 ile 1100 yılları arasındaki üç yüz yıllık süre zarfında dört bir yanı fethetmiş, sömürgeleştirmiş, yağmalamış, ticaretle uğraşmış ve hatta kimileyin İskandinavya'nın doğusunda ve batısında yerleşim yerleri kurmuş olan gözü pek ve acımasız Viking halkı gelir. Bu insanların pagan bir dinleri ve epey karışık mitolojileri olduğunu söyleyebiliriz. Bu karmaşık mitoloji hakkındaki Türkçe bilgi azlığı beni rahatsız ediyor ve bu yüzden bulabildiğim kadar en dip köşe bilgileri sizler ile paylaşmak istiyorum. Yunan mitolojisi iyi güzel ama çok seks! Bize biraz daha vurdulu kırdılı bir halkın sert tanrıları lazım. İlk paylaşımım da bu tanrılar ve tanrıçaların kim olduğu üzerine olacak. Şimdiden iyi okumalar! 


Aesir ve Asynjur

Aesir tanrıları aslında Asgard içinde yaşayan tüm tanrıların genel adıdır ve büyük bir soydur. Tanrıları ölümsüz değildir fakat diğer ölümlülere göre daha uzun yaşarlar. Aesir soyunun lideri ise Odin'dir. Asgard içinde yaşamını sürdüren ölümlüleri ve Vanir soyundan gelen tanrıları yönetmektedirler. Vanir, İskandinav mitolojisinde soy olarak Aesir'den sonra gelen ikinci tanrı topluluğudur ve Dokuz Diyar içinden Vanaheim'da yaşarlar. Eski Nors hikayelerinde Aesir ve Vanir tanrılarının savaş içinde olduğu bilinmektedir.
Ayrıca Aesir, İskandinav mitolojisindeki erkek tanrılara verilen isimdir. Aesir tanrıları Asgard'ta Asynjur adı verilen tanrıçalar ile birlikte yaşamlarını sürdürmektedir. Tanrılar Asgard'a eşleri için Vingolf isimli çok güzel bir ev inşa etmişlerdir.


Aesir Tanrıları


Odin

Aesir tanrılarının ve Asgard'ın kralıdır. Haftanın ortanca günü olan Çarşamba adını Odin'den almaktadır (Onsdag). Bor ve Bestla'nın oğludur. Vili ve Ve adında iki kardeşi vardır. Frigg ile evlenmiştir. Balder ve Hod isminde oğulları olmuştur. Odin'in dişi dev Fjörgyn ile ilişkisinden Thor adında oğlu olmuştur. Başka bir dişi dev Grid'ten Vidar ve Rind'ten de Vali adında oğulları olmuştur. 
Odin, Asgard tanrıların lideri ve en güçlü olanıdır. Odin'in Asgard'ta yaşadığı evin ismi Valaskialf'tır ve evinde Hlidskialf adında bir tahtı bulunmaktadır; bu tahttan Dokuz Diyar'ın hepsini gözetleyebiliyordu. Zafer, mutluluk ve bilgeliğin tanrısıdır. Kendisine "Ruhların Lideri" takma adı verilmiştir.


Thor

Odin ve Fjörgyn'in oğludur. Gök gürültüsü tanrısı olarak bilinmektedir. Haftanın dördüncü günü olan Perşembe ismini ondan almıştır (Torsdag). Sif ile evlenmiş ve bu evliliğinden Trud ve Modi adında çocukları olmuştur. Ull ise Sif'in oğludur ve Thor onu da üvey evlat olarak kabul etmiştir. Ayrıca dişi dev Jarnsaxa'da Magni adında bir oğlu da vardır. 
Thor güçlü tanrılardan biridir fakat çok akıllı sayılmazdı. Pek çok dev onu aptal yerine koyar ve onunla dalga geçerlerdi. Thrudheim'da adında bir yerde yaşardı ve Asgard'ın en büyük evi olarak bilinirdi.



Tyr

Gökyüzü ve savaş tanrısıdır. Tanrıların en cesurudur. Haftanın ikinci günü olan Salı günü ismini Tyr'dan almıştır (Tirsdag). Cesareti ise kurt Fenrir'e göz kulak olmayı kabul etmesinden gelmektedir. Fenrir bir gün zincirlerinden kopar ve etrafa saldırmaya başlar. Bu sırada Tyr sağ elini kurda kaptırır ve İskandinav mitolojisinde tek elli olarak tasvir edilir.


Baldr

Odin ve Frigg'in oğludur ve tanrıların en iyisi olduğu söylenmektedir. Hod adında ağabeyi vardır. Nanna ile evlenmiş ve bu evlilikten Forsete isimli bir oğlu olmuştur. İsmi "Lord" anlamına gelir.
Baldr, Asgard'ın Breidablik bölgesinde yaşar.  Evinin çatısı gümüşten diğer kalan kısmı ise altından yapılmıştır. Her zaman temiz ve neşeli bir ev olmuştur; hiç bir zaman kötülüğü içinde barındırmamıştır. Aesir tanrıları içinde en kibar ve güzeli olarak betimlenmiştir fakat tüm bu iyi özelliklerine rağmen silik bir tanrı olarak kalmıştır. Aynı zamanda bir çeşit savaş tanrısı olarak da ismi mitlerde yer almıştır. Baldr hakkındaki mitler "Baldrs draumar" yani "Baldr'ın rüyaları"ndan gelmektedir.


Heimdall

Heimdal dokuz annesi olan ve bunların hepsi kardeş olan bir soydan gelmiştir. Asgard ve Midgard'ı birbirine bağlayan Gökkuşağı Köprüsü "Bifrost"un koruyucusudur. Aynı zamanda Odin'in en elit askerlerini yani Einherjarları yetiştiren de odur. 
Heimdall uzun boylu, yakışıklı, dişleri altından olan bir tanrıdır; ona "Altın Diş" takma isminin verilmesinin de sebebi bu yüzdendir. Kuşlardan daha az uyur ve çok iyi görme/duyma yetisine sahiptir. Yüzlerce kilometre öteyi gece gündüz demeden gözetler. Bifrost'un ilerisinde bulunan Himinbjorg isimli evde yaşar. 
Heimdal Gulltop adında bir ata sahiptir ve bu at tamamen altından yaratılmıştır. Hofund isimli bir kılıcı ve Gjallarhorn isimli bir boynuza da sahiptir. Bu boynuzun sesi o kadar temiz ve yüksektir ki çalındığı zaman Dokuz Diyar'ında duyacağı rivayet edilir. Heimdall bu boynuzu Ragnarök'ta çalacağına inanılır ve Gjallarhorn'un sesini duyan herkesin kıyamet savaşına hazır olması gerektiği söylenmektedir.


Bragi

Odin ve Gunnlod'un oğludur ve Idun ile evlenmiştir. Şiir ve müziğin tanrısı olarak bilinmektedir. Bragi'i çok uzun sakallı ve bilge biri olarak tasvir edilmiştir. Bragi bilgeliği ve en çok da sözcükleri akıcı ve hızlı bir şekilde söylemesi ile bilinmektedir. En bilgili olduğu konular şiir ve şarkılardır. Adı "Bragr"dan gelir yani "Şiir" anlamındadır.


Delling

Delling ya da Dellingr "parlayan, gün ışığı" anlamına gelmektedir ve gündoğumu tanrısı olarak bilinmektedir. Delling dişi bir dev olan Nat (night/gece) ile evlenmiş ve birlikteliklerinden Day (gün) adında oğulları olmuştur.



Freyr

Vanir tanrılarından Njord'un oğlu ve Freya'nın ikiz kardeşidir. Bereket tanrısı olarak bilinmektedir. Gerd isimli bir dev ile evlenmiştir. Alfheim'ın lideri ve cücelerin efendisi olarak bilinmektedir. Freyr "Lord" anlamına gelir ve inanılmaz derecede yakışıklı bir tanrıdır. Bereketin, barışın, gün ışığının tanrısıdır. Freyr eski bir Vanir üyesidir. Vanir ve Aesir arasındaki savaşlar bittiğinde Freyr ve diğer iki Vanir tanrısı Aesir'e gönderilmiştir. Aesir de Honir ve Mimir'i Vanir'e göndermiştir.


Forseti

Nanna ve Baldr'ın oğludur ve adalet tanrısı olarak bilinmektedir. Forseti aynı zamanda "başkan" anlamına gelmektedir.  İnsanlar ve tanrılar için adeleti sağlayıcı bir mahkeme görevi taşır. Meditasyon becerisine de sahiptir. Forseti Asgard'da Glitnir isimli gümüş çatılı ve altın sütunlarla kaplı bir evde yaşamaktadır. Glitnir "ışıldayan, parlayan" anlamına gelmektedir. Forseti'nin evi çok uzak mesafelerden bile görülebilecek kadar ışık yaymaktadır. 


Hermod

Odin ve Frigg'in oğludur ve cesurluğu ile bilinmektedir. Hel'e gidip Baldr'ı oradan almak için gönüllü olmuştur.


Hoder

Odin ve Frigg'in oğludur. Asgard'da diğer tanrılar ile birlikte yaşar ve kör bir tanrıdır. Kardeşi Baldr'ı ökseotu ile sarılmış bir ok ile öldürmüştür.


Honir

Honir uzun boylu, uzun bacaklı, yakışıklıdır. Kardeşinin adı ise Odin'dir. Aesir ve Vanir tanrıları arasındaki savaşta ateşkes imzalanabilmesi için Vanir'e rehin olarak gönderilmiştir.


Kvasir

Odin tarafından yaratılmıştır. Şiir ve bilgeliğin tanrısıdır. Kvasir çok bilge bir adamdır.İsmi "tükürük" anlamına gelir, bu onun nasıl yaratıldığını ona hatırlatır.Aesir ile Vanir arasındaki savaş bittiğinde Odin tükürükten yeni bir tanrı yani Kvasir'i yaratmıştır. Kvasir her soruyu cevaplardı ve mükemmel bilgeliği ile bilinirdi.


Magni ve Modi

Magni çok güçlü bir tanrıdır ve ismi "mighty-kudretli" anlamına gelir. Thor ve dişi dev Jarnsaxa'nın oğludur. Modi adında bir kardeşi vardır. Modi'nin isminin anlamı "courage-cesaret"tir. Thor ve Sif'in oğludur. Magni ve Modi, Ragnarök'tan sonra Thor'un çekicini miras olarak alacaktır.


Mimir

Adı "bilge olan" ya da "öğüt veren" anlamına gelir. Mimir tecrübeleri ve bilgeliği ile bilinmektedir. Aesir ve Vanir savaşı sırasında idam edilmiştir. Savaştan sonra kafası Odin'e gönderilmiş, bu durum hayal kırıklığı yaratmıştır. Mimir aynı zamanda "Mimir's Well - Mimir'in kuyusu" ile de bilinir. Her kim bu kuyudan su içerse bilgeliği elde edecektir. Odin bu sudan içip bilge biri olmak için Mimir'e bir gözünü vermiştir.


Narfi

Loki ve Sigyn'in oğludur. Vali adında bir kardeşi vardır. Vali, kardeşi Narfi'yi kurda dönüp öldürmüştür.


Njord

Freya ve Freyr'in babasıdır. Dişi dev olan Skadi ile evlenmiştir. Nerthus adında bir kız kardeşi vardır.Njord rüzgarın, kıyıların, denizcilerin, ırmakların tanrısı aynı zamanda Vanir tanrılarının da bir üyesidir. Aesir ve Vanir arasındaki savaş bittiğinde Njord ile birlikte iki kişi Aesir'e ateşkes simgesi olarak giderler. Njord, Asgard'da bir sahil kenarında Noatun adı verilen bir gemide yaşamaktadır.


Vidar

Odin ve Grid'in oğludur. Bilinen en güçlü ikinci tanrıdır. Vidi adında bahçeye benzeyen huzur dolu bir yerde yaşamaktadır. Sessizliği ve sakinliği ile bilinir fakat Ragnarök'ta ölen babası Odin'in intikamını alacağı anlatılmaktadır.


Asynjur Tanrıçaları



Freya 

Aşk tanrıçasıdır. Haftanın beşinci günü olan Cuma ismini Freya'dan almıştır (Fredag). Njord ve kız kardeşi Nerthus'un kızlarıdır. İkiz kardeşi Freyr'dir. Od ile evlenmiştir fakat bilinmedik bir sebeple kocası kaybolmuştur. Od'tan iki çocuğu olmuştur; Hnoss ve Gersimi. 
Freya aşk, şehvet, güzellik, sihir, bereket aynı zamanda ölüm ve savaş tanrıçasıdır. İsminin anlamı "hanımefendi, leydi"dir. Vanir'in eski üyelerinden biridir. Aesir ve Vanir arasındaki savaş bittiğinde Aesir'e gönderilen üç kişiden biridir. Güzelliği ile herkesi kendine hayran bırakan Freya şiir ve aşk şarkılarını severdi. Kırlarda gezindiği zamanlarda altın saçları arasından yerlere çicekler düşerdi. Ağladığı zamanlarda göz yaşları altına ya da kehribara dönüşürdü.


Frigg

Fjörgynn'in kızıdır. Doğa Ana olarak bilinmektedir. Odin ile evlenmiş; Baldr ve Hod adında oğulları olmuştur. Thor, Heimdall, Hoder, Hermod, Tyr, Bragi, Vidar ve Vali'nin üvey annesidir. Frigg, Asgard'ın kraliçesidir ve isminin anlamı "sevilen kişi"dir. Aşk, evlilik, doğurganlık, annelik gibi duygular ile betimlenmektedir. Evlenen kadınlar için en önemli tanrıçalardan biridir. Odin'den sonra evrende en üst mertebeye sahip tanrılardan biridir. Fensalir adında bir evi vardır.


Gefion (Gefjon)

Bereket tanrıçasıdır ve toprağı sürmek için kullanılan saban ile ilişkilendirilmiştir.  Gefion kendisini dilenci bir kadın olarak gizlerdi.


Idunn

Cüce Ivald'ın kızıdır. Bragi ile evlenmiştir. Gençlik/ölümsüzlük elmasının koruyucu tanrıçasıdır. Uzun ve sarı saçlı bir kadın olarak tasvir edilmiştir; baharın ve sonsuz gençliğin tanrıçasıdır. Ona verilen gençlik elmaları ile diğer tanrıların da yaşamlarının uzun olmasını sağlardı. Bir gün Idunn ve elmaları Loki tarafından kaçırılmıştı. Tanrılar gençlik elmaları kaybolduğu için giderek güçsüzleşmeye başlamışlardı ve Idunn'u kurtarmak için toplanıp plan yaptılar. Uzun uğraşlardan sonra Loki'yi kandırarak Idunn'u kurtarırlar.


Nanna

Baldr ile evlenmiştir ve Forseti'nin annesidir. Nanna, Baldr'ın öldüğünü öğrenince büyük bir kedere kapılır ve o da kocasının ardından ölür. Tanrılar Baldr ve Nanna'yı aynı sandala koyarak ateşe verirler.


Eir

Barış, hoşgörü, yardım ve merhamet tanrıçasıdır. Medikal yetileri ile bilinmektedir.



Sif

Uzun altın saçları ile tasvir edilen Sif tahıl, tarım ve bereket tanrıçasıdır. Thor ile evlenmiştir. Ull adında bir çocuğu vardır; Thor onu evlat edinmiştir. Hilebaz Loki, Sif'in saçlarını uykusunda kesmiş ve cüceler tarafından hazırlanan altın teller ile takas etmiştir.


Sigyn
Loki ile evlenmiştir. Narfi ve Vali adında iki çocuğu vardır. Loki'nin hileleri tanrıların ve yaşayan tüm ırkların başına bela getirdiği için tanrılar Loki'yi zincire gerer ve başının üzerine zehirli bir yılan koyarlar. Sadık bir eş olan Sigyn gece gündüz demeden onun yanında durur ve yılanın dişlerinden akan zehri bir kasede toplayarak Loki'ye zarar vermesini engeller. Sigyn dünyanın sonuna kadar Loki'nin yanında yer almıştır.


Sjofn

İnsanların ısrarcı fikirlerinin kötü sonuçlara yol açmaması için onları fikrinden döndürür ve erkek ile kadın arasındaki aşkı sağlayan tanrıçadır.


Snotra

Bilgeliği ile bilinmektedir. Zeki ve becerikli bir tanrıçadır.


Var

Kadın ile erkek arasındaki yeminin koruyucu tanrıçasıdır. Her kim yeminini bozarsa Var o kişiyi cezalandırır .