1 Aralık 2018 Cumartesi

İskandinav Mitleri #15: Yule (İskandinav Noel'i)


Yule (Jól / yoh-l olarak telaffuz edilir) günü Kuzey Avrupa halkları tarafından kutlanan bir kış festivalidir. Pagan inanca sahip olan Vikingler de tanrılarını onurlandırmak için bu günü belli ritüeller ve şölenlerle kutlar.


İskandinavya yarımadasındaki Yule kutlamaları, Hristiyanlıktan çok daha öncelerine dayanmaktadır. Hatta günümüzdeki çoğu Noel gelenekleri Vikinglerden gelen eski ritüellere dayanmaktadır. Bu ritüellerin bazılarını yazının devamında okuyabilirsiniz. Wikipedia’da Hıristiyanlığın yayılması ile birlikte Yule adı 11. yüzyıldan sonra İngilizcede Noel anlamında da kullanılmaya başlandığından bahsedilmektedir.

Yule kutlamaları Winter Solstice (Kış Gündönümü) ile Jólablót (Noel Kurbanı) günleri arasında yapılmaktadır. Araştırdığım metinlerde farklı tarihler belirtilse de bence, en uzun gece olarak bildiğimiz 21 Aralık günü kutlanmaktaydı. Çünkü güneşin yeniden doğup yükselerek dönmeye başlayacağı zaman İskandinavya’da yaşayan insanlar için kutlama yapılacak bir gün olarak kabul görmüştür. Bu da 21 Aralık gündönümünü akıllara getiriyor. Bazı kaynaklarda ise 12 Aralık veya 12 Ocak tarihlerinde kutlandığına değinilmiştir. Kutlamalar 3 gün önce başlar ve bu süre boyunca devam eder.

Bir bütün olarak Yule kutlamalarında ön plana çıkan en önemli özellik “içmek”tir. İçki kutlamaların en önemli parçasını oluşturmaktadır. İçmenin yanı sıra ziyafetler, şölenler, oyunlar ve şarkılar da kutlamalarda ön plandaydı. En önemlisi ise tanrılara ve diğer doğa güçlerine kurbanlar sunulmasıydı.

Günümüze dek varlığını sürdüren Yule gelenekleri:


Yeni yılda daha verimli hasatlar verebilmek için halk, bereket ve çiftçilik tanrısı Freyr’e büyük besili bir domuz kurban ederlerdi. Daha sonra bu kurbanın eti pişirilip yenerek kutlamalara lezzet verilirdi. Bu gelenek günümüz İskandinavya’sındaki “Noel Jambonu”nun kökenini oluşturmaktadır.


Bir başka gelenek ise çoban ya da porsuk ağacının dalları ile süslenmiş büyük meşe kütüğünden hazırlanan Yulelog’tur. Yulelog, üzerine runelerin oyularak gelecek yıl için isteklerde bulunulan bir dilek ağacı olarak belirtilmektedir. Vikingler giyecek parçaları, tanrıların küçük heykelleri, taşlar ve ağaç dallarına oydukları runeler ile Yulelog’u süslerlerdi. Bu gelenek ise günümüzdeki yılbaşı ağacı ve süslemelerini anımsatmaktadır.


Tanıdık geleneklerden bir diğeri ise Yule Keçisi’dir. Yule Keçisi, en eski İskandinav Noel sembollerinden biridir. Kökeni iki keçi tarafından arabası sürülen şimşek tanrısı Thor’a dayanmaktadır. Eski geleneklere göre çocuklar keçi derisinden elbiseler giyerek kapı kapı gezip şarkılar söyler ve karşılığında yiyeceklerle ödüllendirilirlerdi. Ayrıca Yule Keçisi ile Thor’un halkına hediyeler dağıttığına da inanılırdı. Bu bahsettiğim olay da kafalarda Noel Baba imgesini canlandırıyor. Farklı kaynaklarda Noel Baba’nın kökeninin tanrı Odin’e dayandığından da bahsedilmektedir.






21 Aralık gecesi güneşi selamlayacağımız günlerin gelişini kutlamak için siz de içkilerinizi hazırlayın ve kutlamalara başlayın. Skål!

İskandinav halkın kullanmış olduğu takvim ve ayların önemleri ile ilgili yazımı da okumanızı tavsiye ederim. Şöyle alalım sizi : Eski İskandinav Toplumlarının Kullanmış Olduğu Takvim ve Aylar

18 Kasım 2018 Pazar

İskandinav Mitleri #14: Voluspa (Kahinin Kehaneti)

Voluspa - Völuspá (Kahinin Kehaneti), Poetic Edda’nın ilk ve en bilindik şiiridir. İskandinav mitolojisi hakkında öğreneceklerimiz açısından da en önemli belgelerden biridir.
Voluspa hakkında bilinmesi gerekenler:
65 kısa kıtadan oluşan Voluspa başlangıçtan dünyanın sonuna kadar yaşanacak olaylardan, dünya tanrılarından ve canavarlardan bahsetmektedir. Şiir çoğunlukta pagan inanışlarına dayanılarak yazılmış olsa da araştırmacılara göre yazıldığı dönemde yayılmaya başlayan Hristiyanlık inancından da etkilendiği belirtilmiştir. Bu nedenle, Voluspa şiirinin günümüzdeki hali Hristiyan geleneğin izlerini de yansıtabilmektedir.

Voluspa şiiri, “kadın kâhin” anlamına gelen ve ismi bilinmeyen bir volva’nın kehanetlerinden oluşmaktadır. Bu şiirde Valfather adıyla anılan Odin, kadın kahinden insanoğlunun yaradılışını ve geleceğini kendisine anlatmasını ister ve bu konuda onu zorlar. Kadın evrenin ve ilk insanın nasıl yaratılacağından ve nasıl çoğalacağından bahseder. İnsanlık ve tanrılar kendi altın çağlarını yaşayacaklarını ve her şeyin mükemmel bir düzende ilerleyeceğini anlatır. Fakat anlatılarının ilerleyen bölümlerinde Odin’e, tanrıları ve insanlığı büyük bir kıyametin beklediğini söyler.

Ayrıca Voluspa, dünyanın sonu olacak Ragnarok’un aslında gerçek bir son olmadığını ve evrenin bir döngü içerisinde olduğunu anlatmaktadır. Voluspa şiirinde kadın kahinin gördüğü bu yeniden doğuş anı şöyle betimlemektedir:

Yeni bir dünyanın yükseldiğini görür kadın kahin,
Yine denizlerden ve bir kez daha yeşilliklerle kaplı olarak;
Kartalların gürüldeyen çağlayanların üzerinde uçtukları
Ve dağlardaki akıntılarda balık yakaladıkları.

Tüm olanların bir sonucu olarak, bir altın çağ yaşanacaktır. Tarlalar ekilmeden ürün verecek -ki bu her zaman insanoğlunun hayali olmuştur- ve bütün hastalıkların çaresi bulunacaktır.

Yazımın konusu olan Voluspa şiirinin tamamını İngilizce çevirisi ile bilikte orijinal dilinde okumak isteyenler buraya tıklayabilir.
Wardruna'dan Skald albümü öncesi sürpriz!
Vikings dizisi sayesinde çoğumuzun hayatına giren Wardruna grubunu bilirsiniz. Bilmiyorsanız da hemen size bilmeniz için bir neden söylüyorum: Bu yazıyı yazmamın asıl amacı Wardruna grubunun geçtiğimiz hafta Voluspa şiirinden aldığı çeşitli dizeler ile bestelemiş olduğu parçanın klibinin yayınlanmasıdır. Grubun ana solisti olan Einar Selvik’in solo olarak bestelediği şarkıda sırayla şiirin 1-3-57-45/47-44-59-64-65 numaralı dizeleri seslendirilmiştir. Seçilmiş olan dizeler özet olarak mitlerdeki yaradılış – kıyamet – yeniden doğuştan bahsediyor.
İlk olarak Kahin kadın tüm ulu tanrıların sessiz olmalarını ve anlatacaklarını dinlemesini ister. Valfather Odin’in isteği üzerine ilk insandan bahsetmeye başlar. Ymir’in ortaya çıkışına kadar toprak, deniz, gök kısacası hiçbir şeyin olmadığını ve toprakların kuru ve verimsiz olduğunu söyler. Arada belirtilmeyen dizelerde Ymir’in ölümüyle denizlerin, yeryüzünün ve gökyüzünün oluştuğundan ve Odin, Vili ve Ve kardeşlerin ilk insanlar Ask ve Embla’yı yarattıklarından; böylece insan soyunun nasıl çoğaldığından bahsedilir.

Şiirin 57. kıtasında artık gelecek olan kıyamet gününden bahsetmeye başlanır. Kahin kadın Odin’e güneşin yok olacağını ve yer yüzünün sular altında kalacağını; tüm evreni ateşler saracağını anlatır. Aile bağlarının zayıflayacağından ve kardeşlerin birbiri ile savaşacağından, birbirlerine ihanet edeceklerinden bahseder. Fakat yaşanacak olan bunca kıyametin ilerisini de gördüğünü ve aslında Ragnarok’un tanrıların zaferi olacağın söyler.

Yeni bir dünyanın ikinci kez yükseldiğini gördüğünü ve kartalların yeniden uçtuğunu, şelalelerin yeniden aktığını, insanların geçimlerini sağlayacaklarını söyler. Gimle’de güneşten daha güzel bir oda gördüğünü ve oraya güçlü bir liderin geleceğini, kuralları ile tüm evreni düzene sokacağından bahseder.




9 Aralık 2016 Cuma

Vikinglerde Doğum ve İsimlendirme

Doğum öncesi ayinler pek çok modern toplumda olduğu gibi Viking toplumlarında da yaygın bir şekilde yapılmaktaydı.

Viking çağında insanlar tanrıçaları Frigg ve Freyja'ya dualar eder, anneyi ve çocuğu korumak için bir ritüel olan “Galdr” şarkısını söylerdi.  Doğumdan 9 gece sonrasında ise artık çocuğun evin reisi yani babası tarafından tanınması/kabul edilmesi gerekiyordu. Baba yüksek bir koltukta oturarak çocuğunu dizine koyar, üzerine su serper ve çocuğa bir isim koyardı. Tüm bu ritüellerden sonra çocuk aile içinde kabul edilmiş olurdu. Daha sonrasında hediyeleriyle birlikte gelen misafirler çocuğa iyi dileklerini iletirlerdi. Çocuğun babasının kucağına koyulması onun tanınmasını ve bir statüye sahip olmasını sağlardı.


Doğan çocuklara genellikle ölen atalarından isimler veya tanrı isimlerinden biri/birkaçı verilirdi. Eski Norslar bazı özelliklerin bazı isimlerle bağlantılı olduğunu ve bu isimler yeni nesiller tarafından kullanıldığı zaman özelliklerini sürdürebileceğini düşünürdü. 

29 Kasım 2016 Salı

Eski İskandinav Toplumlarının Kullanmış Olduğu Takvim ve Aylar

Daha önce İskandinav mitolojisindeki tanrıları ve tanrıçaları anlattığım yazımda onların isimleri ile bağlantılı olan “haftanın günleri”ni de belirtmiştim. Haftanın günlerini belirtip bir yıl içerisindeki ayların neler olduğunu belirtmezsem olmaz diye düşündüm. Bu yazımda eski Norsların kullanmış olduğu takvimden ve bu takvimin günümüzde hangi günler/aylar arasına denk geldiğinden bahsedeceğim.

Eski Nors takvimleri iki mevsimden oluşmaktaydı. Bunlardan biri Skammdegi yani kış, diğeri ise Nóttleysa yani yaz mevsimleridir. Her mevsim 6 aydan, her ay ise 30 günden oluşmaktadır. Takvime göre yaz aylarının isimleri “Harpa, Skerpla, Sólmánuðr, Heyannir, Tvímánuðr ve Haustmánuðr” kış aylarının simleri ise Gormánuðr, Ýlir, Mǫrsugr, Þorri, Góa ve Einmánuðr”dur.


Kış ayları:

 Gormánuður  (14 Ekim – 13 Kasım tarihleri arasını kapsar)
Yılın ilk kurbanı 14 Ekim’de kışın gelişini karşılamak ve güzel bir yıl geçirmek adına bereket tanrısı Freyr için adanmaktaydı. Bu günden sonra hasatlar iç mekanlara toplanmaya başlanıyordu.

Vikings dizisinin ilk sezonunda izlemiş olduğumuz Uppsala Tapınağı’nda geçen seçilmiş  insanların ve hayvanların kurban edildiği bölümde de tam olarak bu ayın gelişi anlatılmaktaydı.

Ýlir  (14 Kasım – 13 Aralık tarihleri arasını kapsar)
Bu ayın adı Odin’in isimlerinden biri olan Jólnir ile aynı kökenden gelmektedir ve Noel ile bağlantılı olduğu söylenmektedir. Ayrıca inanışlara göre Ýlir, yılın en karanlık ayı olarak geçmektedir. Çünkü bu ay geldiği zaman Güneş tanrıçası kuzey halkından olabildiğince uzaklaşır ve gözden kaybolurdu. Bu ay boyunca ortalıkta karanlık güçler dolaşırmış ve insanlar evlerinde yani iç mekanlarda aktivitelerini devam ettirirmiş. Yule yani Noel zamanı insanlar komşularıyla (1 Kasım’dan önce) hep beraber bira içip eğlenirlerdi.

Mǫrsugr (14 Aralık – 12 Ocak tarihlerini arasını kapsar)
Geçen birkaç ay boyunca sürekli et yiyen insanlar bu süre zarfında kilo almış olurlar ve zor geçecek bir bahar ayı için hazır hale gelmiş olurlar. Bu ay içerisinde 21 Aralık’a kadar Noel kutlamaları devam eder ve Güneş tanrıçasının yeniden doğacağına inanılırdı. 21 Aralık’ta güneşin tekrar doğmayacağından korkan halk bölgenin en yüksek dağına gökyüzünü gözetlemesi için rahip gönderirdi. Rahip dağdan mutlu bir şekilde döndüğünde güneşin yeniden doğacağına inanılır ve büyük şölenler düzenlenirdi. Ayrıca 25 Aralık tarihi “Annelerin Ayı” olarak kutlanmaktaydı.

Þorri (13 Ocak – 11 Şubat tarihleri arasını kapsar)
Bu ay Eski Norslarda “erkeklerin ayı” olarak bilinmektedir. Húsfreyia yani “ev halkının hanımı” evinin kapısının önüne çıkar ve Þorri’yi (Bare Frost – Şiddetli don olayı) evine davet etmek üzere çağırdıkları ritüele öncülük ederdi. Don evlerin kapısına dayandığı zaman Húsbondr’ı yani “ev halkının lideri”ni dansa davet etmeniz gerekirdi. Bu ay boyunca her erkek kendisine bir gün seçer ve seçtiği gün hava iyi olursa gelecek yıl o güne kadar şanslı bir yıl geçirir. Tam tersi seçtiği gün hava kötü olursa gelecek yıl o güne kadar kötü şans peşini bırakmaz. Erkeklerin seçtikleri günlerde eşleri onlara her zamankinden daha çok ilgi gösterirdi.



Ayrıca Þorri ayı boyunca Frost adlı dev yardım amacıyla oğlu Sné (Snow) ve torunları Þorri (Bare Frost), Fonn (Thick Snow), Drífa (Snowing), Mjoll (Dry New Snow) için tüm doğayı ele geçirirdi.

Góa (12 Şubat – 13 Mart tarihleri arasını kapsar)
Bu ay ilk tohumların toprağa ekildiği aydır. Ayrıca Góa ayı “kadınların ayı” olarak bilinmektedir. Bir önceki ayda yapılan ritüellerin aynısını bu ay kocaları eşlerine yapar ve ev halkının lideri evinin kapısının önüne çıkarak Bakire Gói’yi (Góablót) evlerine davet eder.

Einmánuður (14 Mart – 13 Nisan tarihleri arasını kapsar)
Bu ay içerisindeki 21 Mart günü hepimizin de bildiği gibi “Bahar Ekinoksu” olarak bilinmekteydi ve bereketli bir dönem geçirmek için kurbanların verildiği bir gün olarak kutlanmaktaydı. (Gormánuður ayında olduğu gibi bu ay da tanrıçalar için kurbanlar adanmaktaydı.) Bu ayda ayrıca küçük erkek çocukları için de kutlamalar yapılırdı.

Yaz ayları:

Harpa (14 Nisan – 13 Mayıs tarihleri arasını kapsar)
Harpa İskandinav efsanelerinde geçen ve yazın gelişini simgeleyen dişi bir ruhun adıdır. Yazın ilk günü (14 Nisan) olarak kabul edilen günde üç büyük kurban adanırdı. Bu ayda küçük kız çocukları ve baharın gelişi ile ortaya çıkan dişi ruhlar için kutlamalar yapılırdı.

Skerpla (14 Mayıs – 12 Haziran tarihleri arasını kapsar)
Skerpla da Harpa gibi efsanelerde geçen dişi bir ruhun adıdır fakat bu aya neden onun ismi verildiğine dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Sólmánaður (13 Haziran – 12 Temmuz tarihleri arasını kapsar)
Yılın en görkemli ayı olarak bilinmektedir. Çünkü Güneş tanrıçası tamamen gecelerin kontrolünü ele geçirir; halk da Güneş’i onurlandırmak için kutlamalar yapar.



Heyannir (13 Temmuz – 14 Ağustos tarihleri arasını kapsar)
Bu ay içerisinde samanlar toplanır ve kurutulmaya başlanır. Bazı kaynaklarda bu ayın ismi Ormamánaður (Yılan Ayı) olarak da geçmektedir.

Tvímánaður (15 Ağustos – 14 Eylül tarihleri arasını kapsar)
Bu ay içerisinde tahıllar hasat edilmeye başlanır. Bazı kaynaklarda bu ayın ismi Kornskurðarmánuður (Mısır Kesme Ayı) olarak da geçmektedir.

Haustmánaður (14 Eylül – 13 Ekim tarihleri arasını kapsar)
Bu ay geldiğinde artık insanlar kış için tüm hazırlıklarını tamamlamış olur. Ayrıca hazırlanan biralar da demlenmiş olur.

Ayrıca bu ay içerisinde geçen 21 Eylül günü Sonbahar Ekinoksu olarak bilinmektedir. Alfablót (Elf Fedakârlığı) adı verilen kutlamalar yapılır. Alfablót, Pagan/İskandinav toplumlarının son baharın bitişini kutladığı ve tüm ürünlerin toplanıp hayvanlarının en besili olduğu zamandır.


4 Ağustos 2016 Perşembe

Marvel Evreni ile İskandinav Mitleri Arasındaki Farklar

Mitoloji yazıları yazdığımdan şöyle bir yazıya da değinmem gerektiğini düşündüm: Marvel evreninde mitolojini işlenmesi ve bildiğimiz, okuduğumuz İskandinav mitleri arasındaki zıtlıklar.

Çizgi roman evrenine çok hakim değilim; hatta Marvel filmleri ile tanışmamın en büyük etkisi İskandinav mitolojisinden tanrıları kendi evreninde kullanmış olması diyebilirim. Fakat kullanırken en belirgin özellikleri bir kenara bırakmış ve tamamen kendisi yeni tanrılar yaratmış. Bu yazıyı da filmlerden yola çıkarak yazdım.

Marvel mitoloji vs Mitoloji kapışmasına başlıyoruz:

  • 1- Thor


Şimşek tanrısı, gök gürültüsü tanrısı yüce Thor! Thor, İskandinav mitlerinde iri yarı, kaslı, kırmızı sakallı ve uzun saçlı bir adam olarak tasvir edilmekteyken filmde sarışın, kaymak suratlı çok da olmasa normal karakterlere göre iri yarı sayılabilecek bir tanrı görüyoruz. Ayrıca kutsal eşyası olan Mjölnir adlı çekicini Marvel evrenindeki Thor çoğu zaman seyahat etmek için arada bir de şimşek çaktırmak için kullanıyor. Hatta bu çekici kendisine çağırırken giydiği sihirli eldivenleri olmadan. Şöyle bir gerçek var ki mitolojideki Thor'un Tanngrisnir ve Tanngnjóstr isimli iki tane keçisi vardır ve bu keçiler onun arabasını çekmektedir. Yani keçilerin çektiği araba ile seyahat edebilmektedir.


Thor'un Mjölnir'e kavuşmasını, yaşını doldurup kral olma vakti gelmesine bağlayan Marvel bence gerçek hikayeyi gösterebilirdi. Ya da çekiç hep onunla kalabilirdi. Biliyorsunuz ki çekiç kendisine babası Odin tarafından hediye edilmiştir. Çekicin hediye edilmesi hakkındaki bilgiye de şuradan ulaşabilirsiniz.
  •  2- Odin


Odin, bilindiği üzere tanrı topluluğu olan Aesir'in hükümdarı, diğer tanrıların ve herkesin babası, savaşçıların koruyucusu ve kumandanıdır.  Bu açıdan bir sıkıntı yok. Fakat  şöylesi bir durum var ki Odin, "Tek Gözlü Tanrı" olarak bilinmekte ve bunun sebebi ise sonsuz bilgeliğe kavuşabilmek için Mimir'e tek gözünü feda etmesidir.  2011 yılında vizyona giren ilk Thor filminde biz Odin'i iki gözlü olarak görüyoruz. İlerleyen sahnelerde ise buz devleri ile yapmış olduğu büyük savaşta almış olduğu darbeler sonucunda gözünü kaybettiğini ve bu yüzden tek gözü kapalı gezdiğini görüyoruz. Acınılası bir tanrı imajı kazandırılan Odin'in gözünü kaybetme hikayesinin keşke aslına sağdık kalarak anlatsalarmış. Ya da ne bileyim hiç savaşa girmeden tek gözü kapalı olarak gösterselermiş. Belki insanlar "Bu adamın niye tek gözü kapalı?" diye merak edip birkaç okuma yapardı. Sonra da şuradaki yazıya ulaşırdı.


Odin'in Huginn ve Muninn adında iki kuzgunu; Freki ve Geri adında iki tane kurdu; Gungnir adında bir mızrağı; Sleipnir adında da sekiz ayaklı atı vardır. Fakat filmde ne kuzgunları doğru düzgün görebiliyoruz, ne mızrağını kullandığını görebiliyoruz. Kurtlardan eser yok zaten. Thor'un ikinci filmi The Dark World'te bir ara bir kuzgun Odin'in yanına geliyor birkaç saniye durup kaçıp gidiyor. İskandinav mitlerini gram bilmeyen bir insan o kuzgunun gelmesini çok anlamsız bulabilir. Kuzgunları birkaç saniyede Odin'in Hlidskjalf adındaki tahtında oturduğu zaman görüyoruz. Tahtın her iki ucunda da minnacık iki kargacık olarak. Keşke o kuzgunların anlamını da izleyiciye gösterebilseydiniz demekten başka bir şey gelmiyor elimden. En azından savaş sahnesinde bir Sleipnir görseydik yahu.

  • 3- Sif


Uzun altın saçları ile tasvir edilen Sif, sırf bu tasviriyle "Altın Saçlı Tanrıça" olarak adlandırılmıştır. O saçların sayesinde tanrılar kutsal eşyalarına kavuşmuştur hatta. Fakat Thor filmlerinde ve çizgi romanlarında  altın saçlar yerine simsiyah saçlara sahip bir Sif görüyoruz. Hem de mitolojide Thor'un karısı olarak bilmemize rağmen çizgi roman evreninde resmen platonik aşığı ve savaş arkadaşı olarak gösteriyorlar. Çünkü koskoca gök gürültüsü tanrısı Thor bir Midgard'lıya aşık olmuş.
  • 4- Loki

Loki'nin aslında tanrı olmadığını bir dev olan Laufey ve Farbauti’nin oğlu olduğunu biliyoruz. Asgard tanrıları ile buz devlerinin arasındaki savaş sonrasında henüz bir bebekken ortada kalmış ve Odin onu evlatlık olarak yanına almıştır. Fakat filmde Loki'nin öz babasını Jotunheim'ın kralı olarak görüyoruz. İsmi ise Laufey. Laufey mitlerde geçtiği üzere Loki'nin annesinin ismiyken neden babasının ismini diye kullanmışlar anlamadım. 


  • 5- Heimdall

İskandinav mitolojisinde kendisi "tanrıların en beyazı" olarak bilinmektedir. Fakat filmde ve çizgi romanlarda gördüğümüz kadarı ile kendisi siyahi bir tanrı olarak betimlenmiştir. Marvel'ın saç ve ten renkleri ile alıp vermediği nedir bilmiyorum ama Sif sarışın değil, Thor kırmızı sakallı değil, Heimdall da tanrıların en beyazı değil... Ayrıca Heimdall dişleri altından olan bir tanrıdır sırf bu yüzden ona "Altın Diş" takma ismi bile verilmiş. Fakat filmde altın diş yerine altın zırh görüyoruz. Neyse en azından altın.


  • 6- Ragnarök

Her ne kadar pek çok zıtlık bulundursa da her iki evrenin aslında pek çok benzerliği de bulunmakta. İki taraf da Yggdrasil'in bir parçası olarak geçiyor, iki tarafında evrenleri Bifrost Köprüsü ile bağlı, iki tarafta da tanrıların yaşadığı yerler aynı gibi gibi...
Fakat söz konusu Ragnarök'a yani kıyamet gününe gelince yeniden bir farklılaşma görebiliriz gibime geliyor. Çünkü mitolojiye göre Ragnarök dünyanın sonuyken çizgi roman evreninde yaşanan olaylar sürekli dünyanın sonuna sürüklüyor bizi.  Dediğim gibi çizgi romanlarla aram olmadığından izlediğim filmler ve bazı okumalar sonucunda bu yazıyı yazdım. Üçüncü filmde neler olacağını hepimiz bekleyip göreceğiz. O gün geldiğinde Ragnarök karşılaştırması yapacağıma eminim.




Vikings Dizisindenki Karakterler ile İskandinav Tanrıları Arasındaki İlişkiler

Son zamanlarda Marvel’ın çizgi romanları ve filmleri sonucunda pek çok kişide merak uyandıran İskandinav mitolojisini bildiğimiz üzere 2013’ten beri History Channel da “Vikingler”i ele alarak televizyon dünyasına sunmaktadır. 


Dizide Viking Çağı’nda (MS 793 – MS 1066) anlatılan hikayeler ve çağının en büyük kahramanlarından biri olan Ragnar Lothbrok’un maceraları anlatılmaktadır. Viking savaşçılarından en meşhur olan Ragnar Lothbrok’un kardeşleri, ailesi ve kral olma yolundaki maceralarını ekrana sunan History Channel izleyicilerin “viking” beklentisini karşılamayı başarmıştır.

Ben de aslında dizinin ikinci sezon tanıtımı olarak geçse de akılda kalan karakterlerin bir arada sunulduğu ve İskandinav mitolojisindeki tanrılar ile ilişkilerinin açıkça gösterildiği için karakter – tanrı eşleşmesinden bahsedeceğim bu yazımda. İlk olarak ilgili tanıtımı izlemenizi istiyorum:



  • Ragnar – Odin 

Odin’in isimlerinden biri olan Baleygr’in anlamı “yanan gözlü, ateşli göz”dür ve dizinin tanıtımında Ragnar’ın sol gözünden çıkan ateşler bu ismi temsil etmektedir. Kuzgun sembolü Odin’in kuzgunları olan Huginn ve Muninn’i temsil etmektedir; anlamları “düşünce” ve “hafıza”dır. (Bu sembolü Ragnar’ın kafatasından ve göğüsünden çıkan kuzgun kanatları ile bağdaştırabiliriz.) Huginn ve Muninn’in dünyanın çevresinde dolaşıp edindikleri bilgileri sahiplerine götürdüklerine inanılır. Elder Edda şiirlerinde Odin’in kuzgunlarının geri dönmeyeceği hakkındaki korkularından bahsetmiştir. Ragnar’ın aklı evinden uzaklardadır. Tanıtımda Ragnar’ın elinde görünen mızrak şüphesiz Odin’in büyülü silahı olan Gungnir (hükmedici olan)’dir. Aesir ve Vanir tanrıları arasındaki savaş da Odin’in mızrağını Vanir’e fırlatmasıyla başlamıştı. Wagner’in “Ring of the Nibelung” adlı eserinde bu mızrağın dünya ağacından yapıldığı yazılmaktadır. Böylece tanıtımda Ragnar’ın elinden çıkan ağaç dallarının mızrağa dönüşmesinin sebebini anlamış oluyoruz.




  • Floki – Heimdall 

Heimdall “tanrıların en beyazı” olarak bilinir ve İskandinav mitolojisinde yalnızca bir tanrının altın dişleri vardır. Heimdall kendi hanesinde bal likörü içerken betimlenir. Heimdall’ın en değerli eşyası Gjallarhorn’dur ve anlamı ”ses yükselten boynuz”dur; Heimdall bunu Ragnarok gününde üfleyecektir. Tanıtımında Floki bir boynuzla görülmektedir ve bu boynuzdan bir şeyler içmektedir ve Floki’nin altın dişleri vardır.




  • Lagertha – Idunn – Valkyrie 

Lagertha üzerinde elma olan bir tepsiyi taşırken görülmektedir. Belki de o burada sonsuz gençlik elmasının koruyucusu olan Idunn’u temsil etmektedir. Tepsinin düştüğünü gördüğümüz zaman üzerindeki eşyaların önce tüye daha sonra kılıç ve kalkana dönüştüğünü görüyoruz. Tüyler Valkyrie’nin kanatlarını temsil etmektedir. İskandinav mitolojisinde Valkyrie’ler “dişi ölü seçici” olarak bilinmektedir ve savaşta askerlerin yaratıklarla olan mücadelesinde kimin hayatta kalıp kimin öleceğini belirlerler.




  • Horik – World Serpent – Jörmungandr 

Tanıtımda Kral Horik’in derisinin bir yılan derisine dönüştüğünü ve göz bebeğinin şeklinin yılan gözü formuna dönüştüğünü görüyoruz. Bu da İskandinav mitolojisinde Jörmungandr’ı temsil etmektedir. Jörmungandr, Loki ve Angrboda’nın tehlikeli çocuğu, Hel ve Fenrir’in kardeşi ve kendi kuyruğu ile dünyayı kavrayacak olan yaratıktır. Ragnarök yani kıyamet gününde Jörmungandr, Thor tarafından öldürülecektir. Horik’e bir horoz eşlik etmektedir ve Elder Edda’nın yazılarında horoz Ragnarök’ün habercisi olarak betimlenmektedir.




  • Aslaug – Freyja 

Aslaug’un yüzünde kızıl bir gözyaşı görülmektedir ve bu akan gözyaşı Freyja’nın kocası gittiği zaman döktüğü gözyaşı olarak temsil edilmiştir. Hamile olarak görülen Aslaug aşk, cinsellik ve bereket ile ilişkilendirilmiştir. Öte yandan bu ilişkilendirmeler Freyja’nın büyücülük, savaş ve ölüm ile olan ilişkisini hatırlatmaktadır. Aslaug’un elinde görünen çiçekler menekşeye benzemektedir, menekşeler şiddeti temsil etmektedir. Aslaug’un sırtından çıkan şahin kanatları ise Freyja’nın ona uçma gücünü veren büyülü şahin tüyünden yapılmış peleriniyle ilişkilendirilmiştir.





  • Athelstan – Tyr 

Tanıtımda Athelstan’ı tek elli görüyoruz ve tek ellilik Tyr’a ait bir niteliktir. Tanrıların düşmanı olan Kurt Fenrir’i zincirlemek amacıyla Tyr bir elini kurdun ağzına koymayı kabul etmiştir. Kurt aldatıldığını ve zincire vurulduğunu fark ettiğinde Tyr’ın sağ elini ısırmıştır. Tyr hakkında ayrıntılı bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.








  • Ecbert – Fenrir 




Kral Ecbert tanıtımda göğüsünde bir haçla ve genç bir geyiği beslerken görülmektedir. İskandinav mitolojisine göre dört geyik bir araya geldiğinde dünya ağacının dallarını tüketecektir.








  • Siggy – Sigyn 

Sigyn, Loki’nin eşidir. Elder Edda yazılarında onun Loki ile olan bağlantısından şöyle bahsetmiştir; Loki tanrılar tarafından tutsak tutulduğu zamanlarda Sigyn Loki’nin yüzünden damlayan zehri bir kasede biriktirmiştir. Kase zehirle dolduğu zaman Sigyn zehri dökmüş ve o an Loki şiddetle sarsılmıştır.  Bu anlatılan hikaye dizinin son sezonunda ekranlara Floki ve Helga ile yansıtılmıştı. 




  • Rollo – Loki 



Rollo bağlı olarak görülmektedir, Loki ile olan ilişkisi ise Loki’nin tanrılar tarafından bağlı tutulmasıdır. Ragnarök’un başlaması ile birlikte bağladığı yerden kurtulup tekrar tanrılarla savaşmaya başlayacaktır. Heimdall ile karşılaşacak ve birbirlerini öldüreceklerdir. Aynı kader Rollo ve Floki arasında da olabilir mi?





İlerleyen zamanlarda Vikings dizisindeki mitoloji bağlantılı olayları anlatacağım bir yazı paylaşacağım. Takipte kalın! :)

Vikingleri Görebileceğiniz En İyi 5 Film

Vikingleri nasıl bilirsiniz? İyi biliriz. Biz biliriz! Vurduya kırdıya meraklı, az biraz barbar, fethetmek istediği yer için canını ortaya koyan, gemileri dillere destan insanlardır Vikingler. Yüzyıllar boyunca Avrupa’ya korku salmışlar, ayak bastıkları her yeri titretmişler.


Eh Viking deyince de insanın aklına da haliyle İskandinav mitleri geliyor. Bu yüzden severek izlediğim pek çok filmden kendimce en iyilerini sizlerle paylaşmak istiyorum:

  • 5- Flukt


Yönetmen koltuğunda Roar Uthaug'u görüyoruz ki kendisini "Fritt Vilt (Şeytanın Oteli)" filminden bileniniz vardır diye düşünüyorum.

Film Ortaçağ döneminde Norveç'i kırıp geçen veba salgının üzerinden 10 yıl geçmiştir. Fakir bir aile yaşayacak daha iyi yerler bulabilmek için yolculuğa çıkar. Çıktıkları bu yolculukta pusuya yatmış olan haydutlar tarafından saldırıya uğrarlar. Saldırganlar, ailenin tek kızı Signe hariç diğer herkesi acımasızca katleder. Haydutlar, liderleri Dagmar'ın isteği üzerine Signe'i kaçırır ve kampa götürürler. Kampa geldiğinde kendisi gibi ailesinden zorla alınan Frigg adında bir genç kız ile karşılaşır. Signe kaderinde ölüm değil kaçış olduğunu anlar ve bir şekilde Frigg ile birlikte kamptan kaçar. Fakat kaçışı haydutlar tarafından fark edilir ve peşine düşülür.
  • 4- A Viking Saga: The Darkest Day


Yönetmen koltuğunda Chris Crow'u görüyoruz ki ben de kendisini ilk kez bu film ile tanımış bulundum. Film biraz ağır başlasa da temposunu arttıran türlerden. 

Filmin hikayesi gerçek olaylardan esinlenmektedir. MS 793 yılında Viking saldırısına uğrayan Lindisfarne Abbey kentinin acemi rahibi Hereward, meşhur Lindisfarne İncili'ni kaçırarak Iona manastırına götürmek ister. Fakat Vikingler de bu incile sahip olmak isterler çünkü kitap güzelliğin ve gücün büyüsünü içermektedir. Hereward manastıra doğru giderken bir kılıç ustası ile karşılaşır ve içinde bulunduğu durumu ona anlatır. Kılıç ustası ise hayatını Hereward'ı ve kitabı korumaya adar. Birlikte geçirdikleri yolculuk sırasında yeniden Viking saldırısına uğrarlar. Sonucunda kitap kimin eline geçecektir bilemiyorum. Biliyorum ama neden spoiler vereyim. İzleyin de görüverin artık.
  • 3- Valhalla Rising


Yönetmen koltuğunda Gangster filmleri üçlemesi Pusher ile tanınan Nicolas Winding Refn ile karşılaşıyoruz ki biraz daha hayranlık uyandıracak olursam baş rolde Mads Mikkelsen var. 

Film MS 1000 yılında geçmektedir ve epik bir Viking filmi olarak ele alınabilir. Tek Göz adlı dilsiz bir savaşçı yıllarca Normanlar tarafından tutsak edilmiştir. Kendisi gibi köle olan on bir yaşındaki Are'nin yardımı ile tutsaklıktan kurtulur ve birlikte zorlu bir yolculuğa çıkarlar. Buldukları Viking gemisi ile İskandinavya'ya dönmek isterler fakat yolculukları sırasında oluşan sis sebebi ile hiç bilmedikleri bir yere varırlar. Yeni keşfedilen bir dünyanın sırları ve Vikinglerin kanlı kaderi ile karşı karşıya kalırlar. Tek Göz burada kendi gerçek kimliğini bulacaktır.
  • 2- Northmen - A Viking Saga (2014)


Filmimizin yönetmen koltuğunda Claudio Fäh oturuyor. Diğer filmlerini izlemedim, ilk kez Vikingli filmi ile adını duymuş bulundum. Fakat güzel bir film çıkarmış ortaya.

Kral Harald tarafından işgal altına alınan topraklarını bırakıp güneyde bulunan diğer Viking yerleşimlerine ulaşmak isteyen bir Viking topluluğu ile film başlıyor. Gemileri şiddetli fırtınanın etkisi ile batmış olan adamlarımız kendilerini İskoçya topraklarında buluyorlar. Asbjorn liderliğindeki grup yerleşkeleri bulmak için yola koyulurlarken İskoç Kralı Dunchaid'nın kızı Lady Inghean'i taşıyan konvoy ile karşılaşırlar ve ölesiye bir savaş sahnesi başlar. Savaşın sonunda kimi ölür kimi kurtulur derken fidye alabilmek için kralın kızını kaçırırlar. Kral ise kızını kurtarabilmek için kendilerini "kurtlar" olarak adlandıran paralı askerleri adamlarımızın peşine salar. Ancak paralı askerlerimizin niyeti çok başkadır.

  • 1- Beowulf


Filmimizin yönetmen koltuğunda Oscar ödülüne sahip Robert Zemeckis'i görüyoruz ki bu ödülü de meşhur Forrest Gump filmi ile almıştı.

Film motion capture (hareket yakalama) tekniği ile yapılmış. Bu tekniğin gösterildiği en popüler video ise Benedict Cumberbatch'in Smaug'u canlandırdığı videodur. Bilmeyenler şuradan izleyebilir. Filmin başrollerinde Anthony Hopkins, Robin Wright gibi isimleri görmek mümkün hatta Angelina Jolie bile var.


Beowulf İskandinavyalılardan bahseden eski bir destandır. Danimarkalıların Grendel adında bir canavarla başı beladadır. Grendel, gürültüye tahammül edemeyen ve bu sebeple pek çok insanı öldüren bir yaratık olarak anlatılmaktadır. Danimarkalılar da bu canavarı öldürecek bir kahraman aramaktadırlar. Ünlü savaşçı Beowulf, Grendel'ı öldürmek için Danimarka'ya gider ve onu öldürür. Fakat bu sefer Grendel'ın annesi sorun çıkarmaya başlar. Anne, Beowulf'a kral olmayı teklif eder ve olaylar gelişir... 

Seçmiş olduğum filmleri izlemenizi dilerim. :)