İskandinav mitlerinin en önemli
tanrılarından biri de diğer tanrılardan tamamen farklı kişilik özelliklerine
sahip olan Baldr'dır. Baldr'ın adı İskandinav mitlerinde sıkça geçmesine
rağmen, aslında bu tanrı pek fazla bilinmemektedir. Bazı kaynaklarda beyaz
tenli, mülayim, akıllı, tatlı dilli, merhametli olduğu kadar Odin'in oğlu ve
tanrıların en iyisi olduğu söylenmektedir. Fakat yine de nispeten silik bir
tanrıdır. Baldr bir çeşit savaş tanrısı olarak da bazı metinlerde geçmektedir.
(Savaşta ölen savaşçılar için okunan dualarda adı geçmektedir.) Baldr hakkındaki mitleri ele alırken
"Baldr'ın Rüyaları" anlamına gelen Baldrs draumar'dan başlamak uygun
olacaktır.
Aesir tanrıları kurdular meclisi,
Asyniur (tanrıça) da hazır bulundu
aralarında.
Yüce güçler enine boyuna düşündüler,
Hayra alamet olmayan rüyaların Baldr'ı
sıkmasını.
Odin bunun üzerine derhal harekete geçer.
Atını eyerleyip ölüler ülkesine gider. Orada ölü bir kadın kahini huzuruna
çağırır ve ondan Baldr'ın rüyalarına bir açıklama getirmesini ister. Kahin,
bildiği her şeyi anlatır. Verdiği her bilginin ardından acı çektiğini
belirterek, "Kendi rızamın dışında konuştum. Artık susacağım." der.
Ama Odin her seferinde onu sindirmeyi başarır. Sorularına şöyle başlamaktadır:
Susma cadı! Soracağım yine de.
Daha fazlasını öğrenmeliyim, ta ki her
şeyi bilene dek.
Böylece, diriltilmiş olan kadın kahin,
Odin'e soruşturmasında yardımcı olmayı sürdürür.
- Ölüler ülkesindeki bu hazırlık kimin
için?
+ Baldr'ın teşrif etmesini bekliyor
herkes; onun şerefine bal şarabı mayalıyorlar.
- Baldr nasıl ölecek?
+ Katili Hod olacak; Odin'in oğlunun
canını o alacak.
- Peki bunun intikamını kim alacak?
Cadının yanıtı şu şekilde olmuştur:
Batı diyarlarında doğacak Rind'li Vali,
Henüz bir gecelik iken alacak intikamını Odin'in oğlunun,
Yıkamayacak ellerini, taramayacak saçlarını,
Baldr'ın katili odunların üzerine atılıp yıkılana dek.
Lokasenna şiirinde yer alan bir dize, bu
cinayette Loki'nin parmağı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Loki, Odin'in
karısı Frigg'in kendisine savurduğu tehdide böbürlenerek karşılık verir:
Şundan emin ol ki bir daha asla,
Göremeyeceksin Baldr'ı atının üzerinde
evine dönerken.
Böylece Loki, 'cinayetin azmettiricisi'
olmuştur; Hod ise 'kiralık katil'.
Tanrıların safında yer alan Frigg, bu
felaketi önlemek için hiç vakit kaybetmeden harekete geçer. Bütün yaratıklara,
"ateşe ve suya, demire ve her türden madene, kayalara, toprağa, ağaçlara,
hastalıklara, hayvanlara, kuşlara, zehirlere ve yılanlara" Baldr'a zarar
vermeyeceklerine dair yemin ettirir. Böylece Baldr bir oyunun merkezi haline
gelir. Baldr'a zarar verilemediğinden ötürü tanrılar onu hedef tahtası niyetine
kullanırlar. Ona taşlar, oklar, mızraklar, kılıçlar ya da baltalar kullanarak
saldırırlar ve böylece deneme de yapmış olurlar. Hiçbir şey onun kılına dahi
zarar verememektedir.
Loki her zamanki gibi bir kumpas kurar.
Kılık değiştirip Frigg'e gider ve Baldr'a neden zarar verilemediğini sorar.
Frigg ona, verdirdiği yeminlerden söz eder. Bunun üzerine Loki, ona zarar
verebilecek herhangi bir şey olup olmadığını sorar. Frigg kazara sırrı ağzından
kaçırır. "Valhalla'nın batısında ökseotu denen uzunca bir bitki yetişmekte.
Yeminini istemek için bana biraz fazla küçük görünmüştü." der. Loki derhal
bu bitkiyi aramaya koyulur ve onu bulup yerinden sökerek tanrıların Baldr'ı
hedef tahtası olarak kullandıkları oyun alanına gider. Kör tanrı Hod, hiçbir
şey yapmadan bir kenarda durmaktadır. Loki onun yanına varır ve "Neden sen
de Baldr'a atış yapmıyorsun?" diye sorar. Hod bu soruya "Birincisi,
onu göremiyorum. İkincisi, atış yapacak silahım yok." diye yanıt verir.
Loki, Baldr'a hiçbir şeyin zarar veremeyeceğinin ne kadar güzel olduğunu
anlatarak Hod'un aklını çeler. Ardından "Sana onun nerede olduğunu
söyleyeceğim, sen bu oku ona atmaya çalış." der. Hod, Loki'nin
yönlendirmelerine kulak vererek atış yapar ve Baldr'ı vurup öldürür.
Bu olay tanrılara arasında büyük bir şoka
sebep olur. Oyun onların tartışma meclislerinde oynanmıştır; yani orası onlar
için kutsal bir mekandır. Bu yüzden Baldr'ın katilinin kim olduğunu çok iyi
bilmelerine rağmen, onun intikamını orada alamazlar. Ağlamaktan konuşamayacak
hale gelirler. Frigg, kadınca sezgileriyle hareket eder ve Baldr'ın Asgard'a
geri dönmesine izin verilip verilemeyeceğini öğrenmek için Hel'e gidebilecek
cesaret sahibi korkusuz birisini arar. En sonunda şanlı kahraman Hermod, bu
tehlikeli yolculuğa çıkmayı kabul eder. Bu sırada tanrılar Baldr'ın cenazesini
ölü yakma töreni için hazırlamaktadırlar.
Tanrılar ölü yakma törenini Baldr'ın
gemisi olan Hringhorni'nin güvertesinde yapmayı tasarlarlar. Ama gemi kızağa
çekilmiştir ve onu tekrar denize indiremezler. Bu sorunu çözmek için, Hyrokkin
adındaki bir cadıyı yardıma çağırırlar. Cadı tek itişle gemiyi yüzdürmeyi
başarır ve öyle hızlı iter ki kızaklar bir anda alev almaya başlar, bütün dünya
sarsılır. Baldr'ın cenazesini güverteye taşırlar ve onun dul eşi Nanna da
kederden ölür. Böylece, onu da eşiyle beraber ölülerin yakılacağı odunların
üzerine koyarlar. Thor, tesadüfen oradan geçmekte olan bir cüceyi uğur getirsin
diye alevlerin içine tekmeler. Baldr'ın aralarında sihirli altın yüzük
Draupnir'in de bulunduğu hazineleri de odunların üzerine yığılır.
Hel'e gelen Hermod, Baldr ve Nanna'yı görür. Bu arada Hermod, bu dünyayı öbüründen
ayıran Giol ırmağına giden uzun ve karanlık yolu geçmektedir. O kadar hızlı gitmektedir ki, ırmağın
üzerindeki köprüden geçerken sanki beş alay ordu geçiyormuş gibi gürültü çıkar.
Hel'in kapılarına gelindiğinde atını mahmuzlayıp kapıların üzerinden atlayarak
içeri girer. Oradaki büyük salonda Baldr'ı bulur. Hermod, derhal onun serbest
bırakılmasını ister. Seveninin çok olduğunu söyler. Ama Hel oldukça kuşkucu bir
şahsiyettedir. "Eğer dünyadaki her şey, yaşayan ve yaşamayan her şey onun
için gözyaşı dökerse, Baldr Aesir arasına geri dönebilir. Ama herhangi bir şey
onun için gözyaşı dökmeyi reddederse ya da buna karşı çıkarsa, Baldr Hel'de
kalacak." der.
Hermod, Hel'in mesajını tanrılara
götürür. Tanrılar, Baldr için gözyaşı dökülmesini istemek üzere dünyanın dört
bir yanına elçiler gönderirler ve insanlar, yaratıklar, topraklar, kayalar,
ağaçlar, bütün madenler, herkes ve her şey buna razı olur.
Tanrılar Baldr'ın katilini öldüremeseler
bile cezalandıracaklardır. Gerçekten de tanrılar öylesine büyük bir hiddete
kapılırlar ki, Loki, çareyi her duvarında bir kapısı olan ve her yönü
gözetleyebileceği güvenli bir barakaya saklanmakta bulur. Gündüzleri kılık
değiştirip barakanın yakınlarındaki bir şelalede bir alabalık olarak hayatını
sürdürür. Kıyıya çıktığında ise Aesir tanrılarının kendisini nasıl tuzağa
düşürebilecekleri konusunda kafa patlatıp çeşitli önlemler alır. Şelalenin
yakınlarında yaşadığı dönemde balık ağının yapılışını keşfeder ve yaptığı ağın
nasıl işleyeceğini görebilmek için keten iplikten bir prototip yapar. Ağlar, o
gün bugündür işte böyle yapılmaktadır.
Bir gün, Odin yine görkemli tahtı
Hlidskialf üzerinde oturmaktadır. Etrafı izlerken Loki'nin yerini tespit eder
ve diğer tanrılara onu bulabilmeleri için yol gösterir. Loki, tanrıların
kendisini yakalamak için geldiklerini gördüğünde, elindeki ağı ateşe verir ve
şelaleye sığınır. Balık ağı yanar gider ama küllerinin bıraktığı izler yine de
onun ne işe yarayabileceğine ve nasıl yapılabileceğine ilişkin bir fikir
vermektedir. Akıllı tanrı Kvasir bunu fark eder ve yapacağı şeyi diğer
tanrılara anlatır. Böylece, tanrılar ilkine benzer bir ağ yaparak Loki'yi
yakalamak üzere suyun en hızlı aktığı yere doğru giderler. Irmağı ağ ile
tararlar fakat Loki tanrıların saldırısını iki kez usta manevralarla
savuşturur. İlkinde çakıl taşlarıyla dolu nehir yatağına yakın yüzer,
ikincisinde ise ağın üzerinden atlar. Ama üçüncü seferde ağın başına bu kez Thor
geçer; Loki ağın üzerinden atladığında Thor onu yakalayıverir. Tanrılar,
kaçmasın diye Loki'yi sımsıkı bağlarlar.
Onu, ilki omuzlarının altından, ikincisi
belinin altından, üçüncüsü ise dizlerinin altından olmak üzere üç büyük kayaya
bağlarlar. Rahatı bozulsun diye, bağlandığı yerin hemen üzerine çok zehirli bir
yılan asmayı da ihmal etmezler. Böylece, yılanın zehri eli kolu bağlı Loki'nin
yüzüne damlar. Zehir her damladığında Loki şiddetle titremeye başlar ve bu
titremeler yüzünden depremler meydana gelir. Fakat Loki, sadece sıkıca
bağlanmış halde bir yerlerde yatmaktadır; elbette bir gün gelecek ve yazgısının
çağrısına uyup dünyanın sonunun gelişini hızlandırmak için bağlandığı yerden
kaçacaktır. Daha önceki yazılarımda Sigyn'den bahsetmiştim. Sigyn, Loki'nin
eşidir. Elder Edda yazılarında onun Loki ile olan bağlantısından şöyle
bahsetmiştir; Loki tanrılar tarafından tutsak tutulduğu zamanlarda Sigyn
Loki'nin yüzüne damlaması için akıtılan zehri bir kasede biriktirmiştir. Kase
zehirle dolduğu zaman Sigyn zehri dökmüş ve o an Loki şiddetle sarsılmıştır.
Loki’nin başa bela biri olduğunu biliyorduk ama bir tanrıyı öldürecek kadar da sinsi olduğunu bilmiyorduk. Hiç mi hiç güven olmaz sana Loki! Bu hikayeyi tekrar okumak isterseniz Wardruna'nın Hagal şarkısı eşliğinde okumanızı tavsiye ederim...
Loki’nin başa bela biri olduğunu biliyorduk ama bir tanrıyı öldürecek kadar da sinsi olduğunu bilmiyorduk. Hiç mi hiç güven olmaz sana Loki! Bu hikayeyi tekrar okumak isterseniz Wardruna'nın Hagal şarkısı eşliğinde okumanızı tavsiye ederim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder