1 Aralık 2018 Cumartesi

İskandinav Mitleri #15: Yule (İskandinav Noel'i)


Yule (Jól / yoh-l olarak telaffuz edilir) günü Kuzey Avrupa halkları tarafından kutlanan bir kış festivalidir. Pagan inanca sahip olan Vikingler de tanrılarını onurlandırmak için bu günü belli ritüeller ve şölenlerle kutlar.


İskandinavya yarımadasındaki Yule kutlamaları, Hristiyanlıktan çok daha öncelerine dayanmaktadır. Hatta günümüzdeki çoğu Noel gelenekleri Vikinglerden gelen eski ritüellere dayanmaktadır. Bu ritüellerin bazılarını yazının devamında okuyabilirsiniz. Wikipedia’da Hıristiyanlığın yayılması ile birlikte Yule adı 11. yüzyıldan sonra İngilizcede Noel anlamında da kullanılmaya başlandığından bahsedilmektedir.

Yule kutlamaları Winter Solstice (Kış Gündönümü) ile Jólablót (Noel Kurbanı) günleri arasında yapılmaktadır. Araştırdığım metinlerde farklı tarihler belirtilse de bence, en uzun gece olarak bildiğimiz 21 Aralık günü kutlanmaktaydı. Çünkü güneşin yeniden doğup yükselerek dönmeye başlayacağı zaman İskandinavya’da yaşayan insanlar için kutlama yapılacak bir gün olarak kabul görmüştür. Bu da 21 Aralık gündönümünü akıllara getiriyor. Bazı kaynaklarda ise 12 Aralık veya 12 Ocak tarihlerinde kutlandığına değinilmiştir. Kutlamalar 3 gün önce başlar ve bu süre boyunca devam eder.

Bir bütün olarak Yule kutlamalarında ön plana çıkan en önemli özellik “içmek”tir. İçki kutlamaların en önemli parçasını oluşturmaktadır. İçmenin yanı sıra ziyafetler, şölenler, oyunlar ve şarkılar da kutlamalarda ön plandaydı. En önemlisi ise tanrılara ve diğer doğa güçlerine kurbanlar sunulmasıydı.

Günümüze dek varlığını sürdüren Yule gelenekleri:


Yeni yılda daha verimli hasatlar verebilmek için halk, bereket ve çiftçilik tanrısı Freyr’e büyük besili bir domuz kurban ederlerdi. Daha sonra bu kurbanın eti pişirilip yenerek kutlamalara lezzet verilirdi. Bu gelenek günümüz İskandinavya’sındaki “Noel Jambonu”nun kökenini oluşturmaktadır.


Bir başka gelenek ise çoban ya da porsuk ağacının dalları ile süslenmiş büyük meşe kütüğünden hazırlanan Yulelog’tur. Yulelog, üzerine runelerin oyularak gelecek yıl için isteklerde bulunulan bir dilek ağacı olarak belirtilmektedir. Vikingler giyecek parçaları, tanrıların küçük heykelleri, taşlar ve ağaç dallarına oydukları runeler ile Yulelog’u süslerlerdi. Bu gelenek ise günümüzdeki yılbaşı ağacı ve süslemelerini anımsatmaktadır.


Tanıdık geleneklerden bir diğeri ise Yule Keçisi’dir. Yule Keçisi, en eski İskandinav Noel sembollerinden biridir. Kökeni iki keçi tarafından arabası sürülen şimşek tanrısı Thor’a dayanmaktadır. Eski geleneklere göre çocuklar keçi derisinden elbiseler giyerek kapı kapı gezip şarkılar söyler ve karşılığında yiyeceklerle ödüllendirilirlerdi. Ayrıca Yule Keçisi ile Thor’un halkına hediyeler dağıttığına da inanılırdı. Bu bahsettiğim olay da kafalarda Noel Baba imgesini canlandırıyor. Farklı kaynaklarda Noel Baba’nın kökeninin tanrı Odin’e dayandığından da bahsedilmektedir.






21 Aralık gecesi güneşi selamlayacağımız günlerin gelişini kutlamak için siz de içkilerinizi hazırlayın ve kutlamalara başlayın. Skål!

İskandinav halkın kullanmış olduğu takvim ve ayların önemleri ile ilgili yazımı da okumanızı tavsiye ederim. Şöyle alalım sizi : Eski İskandinav Toplumlarının Kullanmış Olduğu Takvim ve Aylar

18 Kasım 2018 Pazar

İskandinav Mitleri #14: Voluspa (Kahinin Kehaneti)

Voluspa - Völuspá (Kahinin Kehaneti), Poetic Edda’nın ilk ve en bilindik şiiridir. İskandinav mitolojisi hakkında öğreneceklerimiz açısından da en önemli belgelerden biridir.
Voluspa hakkında bilinmesi gerekenler:
65 kısa kıtadan oluşan Voluspa başlangıçtan dünyanın sonuna kadar yaşanacak olaylardan, dünya tanrılarından ve canavarlardan bahsetmektedir. Şiir çoğunlukta pagan inanışlarına dayanılarak yazılmış olsa da araştırmacılara göre yazıldığı dönemde yayılmaya başlayan Hristiyanlık inancından da etkilendiği belirtilmiştir. Bu nedenle, Voluspa şiirinin günümüzdeki hali Hristiyan geleneğin izlerini de yansıtabilmektedir.

Voluspa şiiri, “kadın kâhin” anlamına gelen ve ismi bilinmeyen bir volva’nın kehanetlerinden oluşmaktadır. Bu şiirde Valfather adıyla anılan Odin, kadın kahinden insanoğlunun yaradılışını ve geleceğini kendisine anlatmasını ister ve bu konuda onu zorlar. Kadın evrenin ve ilk insanın nasıl yaratılacağından ve nasıl çoğalacağından bahseder. İnsanlık ve tanrılar kendi altın çağlarını yaşayacaklarını ve her şeyin mükemmel bir düzende ilerleyeceğini anlatır. Fakat anlatılarının ilerleyen bölümlerinde Odin’e, tanrıları ve insanlığı büyük bir kıyametin beklediğini söyler.

Ayrıca Voluspa, dünyanın sonu olacak Ragnarok’un aslında gerçek bir son olmadığını ve evrenin bir döngü içerisinde olduğunu anlatmaktadır. Voluspa şiirinde kadın kahinin gördüğü bu yeniden doğuş anı şöyle betimlemektedir:

Yeni bir dünyanın yükseldiğini görür kadın kahin,
Yine denizlerden ve bir kez daha yeşilliklerle kaplı olarak;
Kartalların gürüldeyen çağlayanların üzerinde uçtukları
Ve dağlardaki akıntılarda balık yakaladıkları.

Tüm olanların bir sonucu olarak, bir altın çağ yaşanacaktır. Tarlalar ekilmeden ürün verecek -ki bu her zaman insanoğlunun hayali olmuştur- ve bütün hastalıkların çaresi bulunacaktır.

Yazımın konusu olan Voluspa şiirinin tamamını İngilizce çevirisi ile bilikte orijinal dilinde okumak isteyenler buraya tıklayabilir.
Wardruna'dan Skald albümü öncesi sürpriz!
Vikings dizisi sayesinde çoğumuzun hayatına giren Wardruna grubunu bilirsiniz. Bilmiyorsanız da hemen size bilmeniz için bir neden söylüyorum: Bu yazıyı yazmamın asıl amacı Wardruna grubunun geçtiğimiz hafta Voluspa şiirinden aldığı çeşitli dizeler ile bestelemiş olduğu parçanın klibinin yayınlanmasıdır. Grubun ana solisti olan Einar Selvik’in solo olarak bestelediği şarkıda sırayla şiirin 1-3-57-45/47-44-59-64-65 numaralı dizeleri seslendirilmiştir. Seçilmiş olan dizeler özet olarak mitlerdeki yaradılış – kıyamet – yeniden doğuştan bahsediyor.
İlk olarak Kahin kadın tüm ulu tanrıların sessiz olmalarını ve anlatacaklarını dinlemesini ister. Valfather Odin’in isteği üzerine ilk insandan bahsetmeye başlar. Ymir’in ortaya çıkışına kadar toprak, deniz, gök kısacası hiçbir şeyin olmadığını ve toprakların kuru ve verimsiz olduğunu söyler. Arada belirtilmeyen dizelerde Ymir’in ölümüyle denizlerin, yeryüzünün ve gökyüzünün oluştuğundan ve Odin, Vili ve Ve kardeşlerin ilk insanlar Ask ve Embla’yı yarattıklarından; böylece insan soyunun nasıl çoğaldığından bahsedilir.

Şiirin 57. kıtasında artık gelecek olan kıyamet gününden bahsetmeye başlanır. Kahin kadın Odin’e güneşin yok olacağını ve yer yüzünün sular altında kalacağını; tüm evreni ateşler saracağını anlatır. Aile bağlarının zayıflayacağından ve kardeşlerin birbiri ile savaşacağından, birbirlerine ihanet edeceklerinden bahseder. Fakat yaşanacak olan bunca kıyametin ilerisini de gördüğünü ve aslında Ragnarok’un tanrıların zaferi olacağın söyler.

Yeni bir dünyanın ikinci kez yükseldiğini gördüğünü ve kartalların yeniden uçtuğunu, şelalelerin yeniden aktığını, insanların geçimlerini sağlayacaklarını söyler. Gimle’de güneşten daha güzel bir oda gördüğünü ve oraya güçlü bir liderin geleceğini, kuralları ile tüm evreni düzene sokacağından bahseder.